"Yaşlanarak değil,yaşayarak tecrübe kazanılır.Zaman insanları değil armutlari olgunlaştırır."
Ne üzerine söylemişti ki Peyami Safa bu sözünü ?Daha 14 yaşında bir çocukken, annesini "Kendisine zaafımdan ziyade metanetimi gösterdiğim kadın" olarak tanımlayacak olgunluğa eriştiği zaman mı?
Yoksa bir morgda geçen "Taze kadavra. Hem yağsız yavan bir ceset,teşrih bıçağını yormaz." konuşmasında kendinden birşeyler bulduğunda mı?
Ya da yaralı bir beden ve ruha sahip olmasına rağmen ,çocuk kalbine bir de sevda ağırlığının yüklenmesiyle, ölüm ve yaşama arzusu arasında kalıp ,yıllara bedel yasanmışlıkları "an"lara sıkıştırdığında mı?
Evet hepsi ve daha fazlasıyla...
"Halbuki mesele çok basit.İnsan hastalanır ve ölür."
Sonuçta hepimiz hayat denizinde bir dalgayızdır.Bir oluşur, içimizde dünyanın birçok rengini ve desenini yansıtır ,sonra söneriz.
Ama yine de bir tanımadığımız insanlara uzaktan böyle sözler sarfedebiliriz, bir de kendimizi artık tanımayacak hale geldiğimizde.
"Hani senin güzel kelimelerin, çılgınlıkların,şarkıların,davetlileri kahkahalara boğan şakaların?".
...
Duvarların bu kadar ürkütücü olabileceğini bilmezdim.Bir hapishane bir de hastane deneyimi yaşayan insanlar anlayabilir herhalde bu cümlelerin derinliklerini.
"Duvarlar...Denizde vücudumu saran dalgaların birdenbire taş kesilmeleri gibi duvarları giyiyorum."
"Onlarla mücadele ederek vakit geçiriyorum fakat, onlar donmuş avuçlarıyla zamanı da yakalıyorlar, durduruyorlar ve hayatımın serbest akışına mani oluyorlar."
Artık o hasta, yazar, yabancı bir insan değildir bizim için.O 'ben' e dönüşmüştür.Acı müşterek hale gelmiştir.Kendi hissettiğimiz acıya nasıl kayıtsız kalabiliriz ki?Ama elimizden de birşey gelmez.Sadece çaresiz kalan bir doktora eşlik ederek birlikte
"Hah!Aferin.Ağla...Ağlasın açılır."deriz. Sadece o kadar.
Çok geç kaldığımı farkettiğim bu romanı okurken bencilce davranıp, o çocuğun acılarında kendi sıhhatimi, onun özlemlerinde kendi kavuşmalarımın huzurunu buldum.Onun içine atarak yaralandığı kelimelerin benim atmosferime hiç çarpmadığını farkettim.Ama FARKETTİM.Sonra yıllar önce dinlediğim bir şiirin sözleri düştü aklıma.
"...
İtirafımdır;
Ağrımayan her bir dişim kadar huzur borçluyum Sana.
Damarlarımın her bir noktasında pıhtılaşmayan kanım kadar sükûnet borçluyum Sana.
Tenimin kaşınmayan her bir noktası kadar rahatlık borçluyum Sana."
...
Son olarak bu kitap okunmadan önce Shakespeare' ın Hamlet'inden özellikle mezar sahnesi hakkında bilgi sahibi olunursa,yazarın iç dünyasını betimledigi cümleler daha iyi anlaşılabilir diye düşünüyorum.
*(Çeviri 2/NFK)"Hamlet mezar sahnesinde dostu Horatio ile karşı karşıya gelir.Ruhundaki metafizika çıbanının en azaplı zonklayışlarıyla öyle bir hale gelir ki artık topyekun kelam denilen müessesenin korkunç iflasini şu hitabiyla belli eder."
-Horatio! Bana birşey söyle.
-Ne söyleyim efendimiz...
"Meçhul ümitlere inanmadığım an,beni kurtaracak şeyin ne olduğunu bilmek istiyorum"
İyi okumalar dilerim.