“Gökyüzü karışıksa kuşların işi” diyen Cemal Süreya’ya ölüm yıldönümünün ertesi gününden tüm sevgilerimi gönderiyor ve affına sığınarak ekliyorum: “Yüreğim karışıksa bu da mavi kuşların işi.” Çünkü benim için güzel olan ne varsa mavidir. Sevgili Cansever gibi yani “mavi bir huydur bende ve benim yetinmezliğimdir.” Hatta sevdiğim insanları farklı boyutlarda ve tonlarda mavi kuşlar olarak düşündüğüm, bazen de yazdığım mektupları ‘mavi kuşunuz’ diye imzaladığım da doğrudur. Şimdi diyeceksiniz ki, iyi de burada Mavi Kuş yalnızca bir otobüs, bütün bunlarla ne alakası var. Fakat böyle söylerseniz yanılırsınız. Mavi Kuş yalnızca bir otobüs olabilir belki ama yükü ağır. Hayatın ta kendisini taşıyor o. Tıpkı yüreğim gibi.
Genç bir öğretmenin idealleri var mesela içinde; ölüm var bir yandan, her şeyi değersiz kılan; dostluk var; için için yanan kalpler var; acı var –herkese yetecek kadar-; aşkın peşine düşmüş dağ başına sürüklenmişler var; tahammül var, en çok da tahammülsüzlük; bağımlılığın her türlüsünün zararlı olduğunu, elinde ne varsa kaybettiğinde fark eden var; dost gibi görünüp arkamızdan iş çevirenler var; sırf ağzımızdan laf alabilmek için türlü yakınlık gösterenler de var; kibir var; sadakat var; bir çocuk kadar da umut var... Hangimizin yüreğinde yok ki bütün bunlar? Hepsi birbirine geçmiş, bazen sınırları birbirine öyle girmiş ki ayırt etmek mümkün değil. Olsun, hayat böyle bir şey değil mi? Böyle kabullenmeyecek miyiz hayatı?
Charlie Brown’u bilirsiniz, bir gün Snoopy’ye dönüp diyor ki:
-Some day, we will all die Soopy!
+True, but on all the other days, we will not.*
Bizimki de o hesap, ne görürsek görelim o çocuk umudunu kaybetmeyeceğiz! Bir bakarsınız tam daha neler yaşayacağız dediğimiz anda bir oyunun içinde buluveririz kendimizi. Ama ne güzel de oynadık, ne güzel de yaşadık demek lazım!
Sevgili Mustafa Kutlu, yürekten bir teşekkürü borç biliyorum; beni de bu yolculuğa çıkardığınız, kendi yüreğimle bu kadar somut bir yolculuk yapabildiğim için. İyi ki sözcükler var! İyi ki kendi dilimizde böyle samimi yazanlar var. Cümlelerdeki samimiyete bayıldım doğrusu! Gerçekten bayıldım. Tek anlam veremediğim nokta, kip değişiminin olduğu yerler oldu. Bazı yerler –di’li geçmiş zaman ile anlatılırken bir anda geniş zamana geçiveriyor ve sanki geçmiş zaman kipinde yavaş ilerleyen zaman bir anda hızlanıveriyor. Yine de bu, aldığım zevki zerre kadar etkilemedi doğrusu.
Böyle sıcacık bir yol hikayesi okuyacağım diye başladığım yolculuk çok ama çok ilginç yerlere uğradı, haliyle sonucun bu kadar şaşırtıcı olması da tam isabetti. Fakat bir kez değil, iki kez ters köşe yapıyor sizi kitap. Tam işte tamam her şey anlaşıldı dediğiniz anda bir darbe daha. Dedim a canım, hayat gibi işte!
*-Hepimiz bir gün öleceğiz Snoopy!
+Evet ama diğer bütün günler yaşayacağız.