Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Adım Jo. Yorgunluğumu gidermek ve düşüncelerime sinen anlaşılmaz kederleri dağıtmak için bir bankın kenarında oturuyordum. Orada ne gölgeler ne de kaçacak bir yer vardı. Karşıdan yabancı bir ses duyuyordum. Ses, o uzak şehirde kaldığını zannettiğim yol bekçisinin sesiydi. “Bu çocuk” Beni işaret ederek konuşuyordu. “Sürekli ikaz edildiği halde buradan gitmiyor.” diyordu. Jo ayağa kalkarak Chancery Mahkemesine karşı öfkeyle bağırıyordu: ?Doğduğumdan beri hep bir yerlere gidiyorum. Gidecek bir yerim olsa giderim, efendim.” Karşıdan, uzaklardan, tarihten, sisli bir şehrin içinden bana sesleniyordu, Jo’ya. “Duyuyor musun Jo” Parlamenter gökyüzünün yüce yıldızlarının şu son birkaç yıldır seni habire bir yerlere gitmeye mecbur etmekten başka bir şey yapmamaları ne senin suçun ne de bir başkasının. Senin için geriye tek bir büyük deva kalıyor – o derin felsefi çare – yani olmamak, dünya üzerindeki bu tuhaf varlığını sona erdirmek. Git! Yüce yıldızlar henüz fikir birliğine varamadıklarından şimdilik daha öteye gönderilmeyeceksin Jo.Git!”
·
4 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.