Gönderi

260 syf.
·
Puan vermedi
Aydınlatalım Geceleri! Pablo Picasso'nun çok sevdiğim bir sözü var: "Sanatçı, her yandan gelen duyguları algılayan bir anten gibidir." Aslında bu söz bir "benzetme" değil, bir "tanım"dır. Hatta muazzam bir sanatçı tanımıdır... Mesleği, zanaatı veya uğraşı ne olursa olsun, bir insan kendisini yaşadığı toplumun şartlarına kapatmamalıdır. Çünkü kapatırsa, üç maymundan en az biri olur. Üç maymundan en az biri olmak da sıradan bir insan olmak demektir. Oysaki sanatçı ruhlu insanlar, isteseler de istemeseler de kendilerini sorumlu hissederler. Bu sorumluluk sanatçıdan sanatçıya değişir: Kimisi vatana, kimisi halka, kimisi ırkına, kimisi doğaya, kimisi insanlığa, kimisi ise en miniğinden evinden beslediği bir kediye karşı kendisini sorumlu hisseder. Hisseder de sonunda bir "anten"e dönüşür. Her yandan gelen duyguları, düşünceleri, sözleri algılar. Algıladıktan sonra ise, sorumluluk duyduğu şeye karşı uygun olmayan hiçbir duyguyu, düşünceyi, sözü kabul etmez. Kabul etmeyince de açar ağzını yumar gözünü ve elbette sakınmaz sözünü. İşte bir sanatçının içindeki eleştirel ruh da tam bu noktada ortaya çıkar. Bu nedenledir ki, biat eden ve eleştirmeyen insanlar günümüzde "sanatçı" olarak kabul edilmez... Neden sanatçı kavramını kendimce bu şekilde yorumladım? Çünkü Rıfat Ilgaz'ın Karartma Geceleri isimli bu eserinde bir öğretmen ve bir şair olmasına karşın 1940'lı yılların Türkiye'sine kayıtsız kalamayan Mustafa Ural ismindeki bir kişinin yaşadıkları anlatılmış. Peki kitapta anlatılan dönem nasıl bir dönemdir? İkinci Dünya Savaşı'nın kapımızda olduğu, daha Birinci Dünya Savaşı'nın tahribatını üzerimizden atamadığımız ve dolayısıyla İkinci Dünya Savaşı'na girmekten çekindiğimiz bir dönemdir. Hitler ısrarla bizi yanında savaşmaya davet eder. Böyle olunca Türkiye'deki ırkçıların sayısı da Hitler sempatizanlarının sayısı da günden güne artmaktadır. Ülkenin içi ise içler acısıdır. Karne ile alınan ekmekler, bitmeyen uzun kuyruklar, kışın yakacak odun-kömür bulunamaması, halkın her geçen gün yoksullaşması, kahvelerde içecek çayın bile bulunmadığı karanlık bir dönem... Tüm bunların yanında dışarıdan gelebilecek ani baskınları önlemek amacıyla geceleri her yerde karartma uygulaması vardır. Şimdilerdeki "kapatma" uygulaması ile benzerlik kurulabilir... Bu dönem aynı zamanda ülkenin aydınlarına baskı uygulanan bir dönemdir. Yazarımız Rıfat Ilgaz'ın amacı da işte bu dönemleri, bu karanlık günleri, bu sefaletle iç içe olan günleri bize olduğu gibi aktarmaktır. Bunu ise bir öğretmen ve şair olan Mustafa Ural ile gerçekleştirmiştir. Mustafa Ural, edebiyat öğretmeni iken bir şiir kitabı bastırır. Eser boyunca hangi şiirinden dolayı başı belaya girdiği okura açıklanmaz. Fakat şiir kitabının toplatıldığı ve Mustafa Ural'ın yargı makamı tarafından her yerde arandığı daha kitabın başlarında okura anlatılır. Edebiyat öğretmenimiz Mustafa Ural ister ki, halk bilinçlensin, kendi çektiklerini fark etsin, her şeye razı olmasın ve gücünün farkına varsın. Çünkü halkını sever, halkın parasıyla okumuş olduğu için ona karşı kendisini sorumlu hisseder. Öğretmenimizin tek bildiği şey, kısaca, ezilen halktan yana oluşudur... Mustafa Ural, ilk başlarda sağlık sorunlarını göz önünde bulundurarak hemen teslim olmak istemez. Çünkü teslim olduktan sonrası karanlık ve bilinmezdir. Bir süre İstanbul sokaklarında kaçmaya başlar. Karartılmış gecelerde bazen bir sokak köpeği, bazense bir fare gibi dolaşıp durur. Yeri gelir aç kalır yeri gelir susuz kalır, hatta yeri gelir sokakta sabahlar; ama yine de teslim olmaz. Ayrıca kimi zaman dostlarından, kimi zaman ise dost bildiklerinden yardım ister. Fakat nereye kadar kaçacaktır, yakalandığında veya teslim olduğunda şartlar nasıl olacaktır, bunları da okuyarak görmeniz gerekir. Rıfat Ilgaz, Mustafa Ural’ın kaçış öyküsünü anlatırken, savaşın etkisindeki ülkemizin 1940’lı yıllarına da ışık tutuyor. Aslında Mustafa Ural ile Rıfat Ilgaz'ın kitapta anlatılan dönemlerde yaşadıkları birbiri ile örtüşmekte. Birçok okur tarafından eserin bir anı eser veya yarı otobiyografik eser olduğu da söylenir. Rıfat Ilgaz'ın hayatını ve yaşadıklarını araştırdıktan sonra ben de bu şekilde düşünmeye başladım. Fakat kesin cümleler kurmak istemiyorum. Ayrıca kitapta dönemin edebi yapısı da önümüze sunulmuş. Sabahattin Ali, Nihal Atsız, Nazım Hikmet, Hasan Ali Yücel ve şu an hatırlayamadığım birçok isimden bahsedilmiş. En çok da Sabahattin Ali'nin haksız yere yaşadıklarına değinilmiş. Dolayısıyla cesur bir eser... Son olarak bu eseri okumama vesile olan Büşra B. Büşra B. arkadaşıma teşekkür ederim. Karartılmamış, aydınlık geleceklerde hep birlikte buluşmak dileğiyle, keyifli okumalar dilerim.
Karartma Geceleri
Karartma GeceleriRıfat Ilgaz · Çınar Yayınları · 20174,945 okunma
·
34 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.