Gönderi

Astrea
Eksikliğin İçinde Büyümek Bazı insanlar, hayatında var olmalarına rağmen orada değildir. Etrafındadırlar ama dokunmazlar, sesleri vardır ama duyulmazlar. Anne ya da baba olmak, yalnızca bir unvana sahip olmak değildir. Ama ne yazık ki, bazıları sadece isim olarak kalır. Bir çocuğun en büyük çıkmazı, ailesidir bazen. Dışarıdan bakıldığında tamamlanmış bir tablo gibi duran ama içinde hiç renk olmayan bir resmin içinde büyür. Anne vardır ama yoktur, baba vardır ama yoktur. Aynı evin içinde geçen yıllar bile, duvarlar arasına sıkışmış bir yabancılık hissi bırakır geriye. Çocukluk, bir çocuğa sunulması gereken bir şeydir aslında. Ama herkes çocuk olma şansı bulamaz. İnsan, sevgiyle büyür. Ama sevgi, bir kere eksik bırakıldığında neyle tamamlanır, bilen var mı? Bazıları bunun cevabını hayat boyu arar. Başkalarının sevgisinde, dostluklarında, aşklarında… Ama hiçbiri, olması gereken yerden gelmediğinde hep biraz eksik, hep biraz yarım kalır. Çünkü birinin seni sevmesi, birinin seni olduğu gibi kabul etmesi, önce evinde öğrenilir. Bir çocuk, varlığına değer verildiğini hissettiğinde gerçekten var olur. Ama bunu hiç öğrenmemiş olanlar, hep tamamlanmamış gibi yaşar. Anne olmak, baba olmak… Bunlar sadece biyolojik görevler değil, sorumluluklardır. İnsan dünyaya bir çocuk getirdiğinde ona bir kader de verir. O çocuğun yalnız mı büyüyeceğine, sevgiyi mi yoksa yalnızlığı mı daha iyi tanıyacağına karar verir. Ama bazı insanlar, sadece dünyaya getirir ve gerisini düşünmez. Ve bir gün, o çocuk büyüdüğünde, dönüp baktığında, en büyük eksikliğinin nereden geldiğini fark eder. Kimse bir çocuğun hayatına gelip gitme hakkına sahip değildir. Bir çocuğun, bir ebeveyne en büyük borcu sevgisi değil, güvenidir. Ve o güven bir kez sarsıldığında, geriye dönmek mümkün olmaz. Çünkü eksikliğe alışan bir insan, eksik kalmaktan korkmaz. Ama eksik bırakanlar, bir gün döndüklerinde tamamlayacak hiçbir şey bulamazlar... - Ece
·
1.296 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.