Güzel kadın Didem Madak, bu isim geçince aklımdan ne geçireceğimi bilemiyorum son kitabını da okudum ve ayrılık vakti... Hani şey... İlk aşkınızı yaşarsınız ve biter ya öyle buruk bir his var içimde tuhafım çok tuhaf...
Aslında o bizi çoktan bırakıp gitti 2011 yılında henüz 41 yaşındayken aslında çok yaşayacağı anılar vardı, daha fazla anı biriktirip daha çok çiçek kokutacaktı şiirleri...
"Çiçekli şiirler yazmama kızıyorsunuz bayım" (Gropon Kağıtları) demiş sonra kendini üstü kapalı, her harfinden oluk oluk akan hüzünle tamamlamış ve " Bu zehir zıkkım şiirin ağlak kalemi olacak kadın mıydım" demişti kendine...
Bu kitabı biraz farklıydı önyargıyla başlamış olmam da bunun üstüne bir yük koymuyor değildi tabi. Ama şiir değildi sanki daha çok serbest stil yazmıştı hislelerini. Zaten kendisi de "Şiir şiir olalı böyle şiirsizlik görmemişti." diyordu. Eğer Didem Madak okumak istiyorsanız benim fikrim sondan okumaya başlayın, önce bu kitabı yani 'Pulbiber Mahallesi' / 'Gropon Kağıtları' / 'Ah'lar Ağacı' şeklinde okuyun derim.
Pulbiber Mahallesi daha çok kapalıydı, çok sakin kafa ile üstüne basa basa okunması gereken bir kitap. O kadar güzel dizeler var ki... Anladığın zaman her sayfada kesin altı çizili yerleriniz oluyor, çizmeden mümkün değil bırakamazsınız. Bazen insan bencilce davranıyor, daha çok yazsaydı daha çok olsaydı diyor ama nasıl bir ruh hali ile yazıldı bu şiirler bilinmiyor. Keşke çok yazsaydı ama çiçekler açsaydı dizelerinde...
Ve incelememe son verirken "Acı yok bizim mahallede sanki hiç olmamış/Yalnız şarkılara fazla pulbiber atıyorlar." diyerek bırakıyorum. Konuşsam konuşur muyum daha fazla? Evet, sabahtan akşama/akşamdan sabaha kadar ama "Sonunda ben de alıştım. / Ah... dedim sonra, / Ah!" (Ah'lar Ağacı)
Sonunda ben de alıştım susmaya, şiirlere dizelere...
Keyifli okumalar....