"Theo-logia'yı"ı, önce, sözcüklerin anlamı itibariyle ele alalım.
"Theos", Grekçe'dir; "tanrı" anlamına gelir. Sözcüğün çoğulu "theoi"dir; "tanrı'lar" anlamında. "Thea", "kadın tanrı" belirtmek üzere kullanılır.
"Grek mutho-graphia'sı" itibariyle, "theos", bulunduğu yer'den, dünya'yı seyr'eder".
"Theoros", "seyr'eden" anlamındadır. Bu bakımdan, "theos, theoros'tur". Türkçe'de ifade edersek, "tanrı, seyr'eden'dir"; "Grek mutho-graphia'sı" itibariyle.
Bu bakımdan, "theo-logia" sözcüğü ile geniş manada kastedilen, "theoros-logia'dır".
"Theoros-logia", "seyr'eden'e dair fikriyat'tır".
Bu ifade, aynı zamanda, "theo-logia'nın" anlamını da belirler. Şöyle söyleriz: "Theo-logia" ile kastedilen, "seyr'eden'e dair fikriyat'tır".
"Theoros", "theoria" icra eder.
"Theoria", "manzara" esasında "seyr'et'mek'tir"; buna, "nazariyat" deriz.
Burada, "nazariyat" ile kastedilen, elbette ki, "kuram'lar", yani "kavram'sal (düşün'sel) yapı'lar" değildir.
"Nazariyat" ile kastedilen, tekrar edelim, "manzara" esasında "seyr'et'mek'tir". "Manzara" esasında "seyr'et'mek", "psukhe" itibariyle düşünülen "kuvvet'ler'e" mahsus "icraat'tır".
"Kuram" ise, "dil" esasında tesis edilen "kavram'sal (düşün'sel) yapı'dır".
Bu itibarla, "theo-logia", "theoros'a mahsus theoria'ya dair fikriyat'tır"; Türkçe'de ifade edersek, "theo-logia", "seyr'eden'e mahsus nazariyat'a dair fikriyat'tır" deriz.
Bu hususu kısaca şöyle ifade ederiz: "Theo-logia" ile esasen kastedilen, "theoria-logia'dır"; yani "nazariyat'a dair fikriyat'tır"; bu manada "nazariyat'ın", sadece "seyr'eden'e" mahsus olması sebebiyle.
Netice olarak şöyle söyleriz: "Theo-logia", esasen, "nazariyat'a dair fikriyat'tır".
Bu noktayı, sadece "Grek mutho-graphia'sı" esasında ve "Grekçe'ye mahsus kavram'lar" vasıtasıyla açığa çıkardık. Bu hususu tekrar belirtmiş olalım.
...
"Theoria-logia" olarak "theo-logia", "dil" esasında olmak üzere, "nazariyat'a dair fikriyat'tır"; "dil'in ve düşünce'nin sınır'lar'ı'nı" da araştıran ve bunları da kuşatan şekilde.
...
"Nazariyat'a dair fikriyat" olarak "theo-logia", "felsefe" ismi ile anılan fikriyatın da bizatihi "zemin'i" ve "çerçeve'si'dir".
Bu hususu, en açık şekliyle, "Attike'li Eflatun'un" yazılı metinlerinde görürüz. Bu konuya, "Anadolu Mayası'nda" etraflıca temas ettik.
Bu itibarla, "Attike'li Eflatun", "theologos'tur"; yani, "nazariyat fikriyat'çı'sı". Yani, esasen, "seyr'eden'e mahsus nazariyat'ın fikriyat'çı'sı".
Göz ardı edilerek unutulan bir hususu hatırlatalım.
Aristoteles, eserlerinin tasnifi sebebiyle "ta meta ta phusika" şeklinde nitelenen ve bu isimle anılan eserinden, bizatihi "theologia" olarak bahseder.
Bu itibarla, bahis konusu esere verilebilecek, "uygun bir ad", "Theo-logia"dır; elbette ki, "sıralama" esası üzerinden düşünülen "Ta Meta ta Phusika" değil.
Ancak, Aristoteles'in, "nazariyat'ı", bizatihi "dil'e" ve "dil esasında algılanan dünya'ya" münhasır kılması sebebiyle, eserlerinde tesis edilen, sadece "dil esasında fikriyat'tır"; yani, esasen "söz'e dair fikriyat". Bu itibarla, Aristoteles, "pseudo-theologos'tur" da deriz; "söz'e mahsus seyr'in fikriyat'çı'sı" olması sebebiyle.
Sayfa 11 - Cedit Neşriyat, Ankara, 2008, 1. Giriş