Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Berzah 1.
Efkar yatağında yatmaktadır. Hemen yanında prize takılı olan telefonunun, 07:55 sabah alarmı çalmaya başlar. Cebelleşir ilk alarmı kaçırır. 08:05 alarmı tekrar çalar, baygın bir halde çalan alarmı kapatır. Yine rüya alemine dalar. Alarm 08:10 tekrar çalar, kapı da ikinci sağlam alarmı belirir… “Hadi oğlum işe geç kalacaksın, bismillah de kalk.” - Dedirtmiyor ki kalkayım. “Hadi, ekmekler soğuyor.” Bir hışımla yattığı yerden kalkıp doğrulur ve sadece anlamsızca bir mühlet durur. İçinden yine uykusunu alamamanın hıncı ve sessiz küfürleri akmaktadır. Tuvalete girip, ellerini ıslatır ve sadece göz kısımlarını yıkar. Amacı hem yüzünü yıkamak, hem de tam yıkamamaktır. Çünkü işe giderken bindiği servis uykusunu bozmak istemez. Odasına tekrar döner üstünü değiştirip mutfağa geçer. Annesi kahvaltısını hazırlamıştır. Efkar sandalyeye oturduğunda, annesi taze çayını bardağına döker. Kızarmış ekmek dilimlerine tereyağlarını sürüp, birkaç zeytin peynirle karnını doyurur. Çayını alıp saate bakar, saat 08:30 olmuştur. Tuvalete girer, dişlerini fırçalayıp televizyonun karşına geçer son dakikalarının keyfini çıkartmaya çalışır. Sigara yakıp, çayını yudumlar. Zaman çok hızlı akar, zamanı yavaşlatmak için devamlı saate bakar. Ama kaçınılmaz son gelmiştir. Saat 08:50, aşağı inmelidir yoksa servisi kaçıracaktır. Her gün kalktığında milyonlarca bahane bulur işe gitmemek için, fakat gitmemek kendi kaybına neden olacağından bir türlü kurduğu hayallerle kalır. Bu hayaller bile onu mutlu eder. Çünkü olurda bir gün gidemeyecek durumda olursa, bahaneler arasına yeni bir yaratıcı fikir daha eklemiştir. Yani aslında isterse bu bahanelerle işe gitmeyip, güzel uykusuna geri dönebilir. Açıkçası böyle bir düşünceyle kendini kandırmış ve bu güç ile beynini kandırıp işe gidebilme enerjisi yaratmıştır. Hızlıca montunu giyip, kapıya yönelir. Ayakkabılarını giyer, annesi her zaman ki gibi kapı da onu dualarla gönderir. Asansör her zaman ki gibi aşağıdadır, gelmesini bekler. İçinden devamlı sabırlı olup, güzel günleri bu sabırlı davranışlarıyla elde edeceğini düşünür. Nihayet gelen asansöre binip zemin kata inerken, sanki bir apartman yokmuş gibi havadan aşağı öyle indiğini hayal edip durur. Nihayet zemin kata gelir asansör ve daha sonrasında apartman kapısını açıp, dışarı çıkar. Yüzüne çarpan soğuk havanın tokatlarına, alışmaya çalışır. Caddenin diğer tarafına geçip, her zaman ki bekleme yerine geçer. Bir sigara daha yakıp, servisin bir an önce gelip, arka koltukta ki 20 dakikalık uykuya kavuşma hayalini kurar. Düşüncelerine bir yenisi daha eklenir acaba yine servis geçip gitti mi? Uzunca beklemenin ardından gelen servise biner… Arka koltuğa geçer, telefonundan güncel haberleri takip eder, birkaç ayet okur ve ayakkabılarını çıkartıp, bağdaş kurarak oturur. Servis otobana çıktığında uykuya geçiş için işareti verilmiştir. Çünkü araç artık çok sallanmayacak veya zıplamalar çok olmayacaktır. Uyumaya çalışır… Gözleri kapanır kapanmaz, servis iş yerine gelmiştir. Yine bir rüya görmemenin siniri, yine az da olsa uyku alamamanın sersemliği ile servisten iner, şirketin kapısından girip, kahve makinesine yönelir. Çaykolik olan Efkar, sabah sersemliğini daha hızlı atlattığını keşfettiği, günün ilk ve tek kahvesini alır. Sürünün diğer koyunları gibi dışarıya çıkıp, kahve ve sigara ikilisiyle güne kendini hazırlamaya çalışır. Yine hızlı geçen bir zamanın ardından, içeriye girer, turnikeler de kartını okutarak, kendi çağrı merkezi alanına geçer. Masasına doğru yönelir, enerjisini yüksek tutarak iş arkadaşlarıyla selamlaşmasının ardından, kulaklığını takar, açılması gereken bilgilerini ve sistemini açıp. Beynini sisteme adayarak kendini öldürür… Ve onun dışında ki herkes de… Bir anda tüm bölüm içerisinde uğultulu sesler yükselmeye başlar. Yüzlerce birbirine karışmış sesler… Kulaklığına gelen beyin yakan çınlama sesi ve ardından gelen kaba binlerce insanın viyaklamaları, küfürleri, şakaları, türlü türlü duygular… Efkar hedefi tutturmanın telaşı, satış yapabilmek için verdiği efor, gelen binlerce değişik ruh haliyle verilen savaşlar. Her çınlama sesi, beyne sıkılmış kurşun gibi gittikçe ağırlaşır. Kulağının ırzına geçen milyarlarca ses, o sesleri ikna etmeye çalışan dilinin artık konuşmaktan dönememesi, uyuşan beyin, stresten seğiren göz, yardım talep eden diğer arkadaşlar, rekabet ortamı, üstün de daha çok çalışıp, daha çok performans sağlanmasını isteyen takım lideri, bir diğer tabirle Akbaba… Ve beyin iflas edip, huzur noktasına kaçmak ister, mola oranını patlamamak için çıkmamaya dayanır, patlarsa prim alamaz ve aynı zaman da çıkarsa satış hedefinin tutması da zorlanır… Çık, çıkma, çık, çıkma git gelleri arasında dayanamayıp verilen ilk mola… 10 Dakikası vardır… Toplam günlük kullanma hakkı olan 90 dakikası vardır. 30 Dakikası öğle yemeğinde gider. Hızlıca çıkar dışarı, sigarasını yakar, öylece bakıp durarak, beyninin kirini akıtır dışarı. Yine hızlı akıp gitmiştir zaman, hapishaneye geri döner. Tasmasını kulağına takar, beynini kapatır. Otomatiğe alınmış dudaklar birbirleri arasında kavgaya tutuşur. Dil sportik hareketlerini yineler ve iflasın eşiğine gelen beyin, kapatılan sistem, tüm koyunlar yemekhaneye! Sıraya girilir, yemek alınır ve insanı şarja sokan sistem. Giden mola toplam da 45 düz hesap 50 dakika… Kalan mola süresi 40 dakika… İşten çıkmaya kalan süre 5 saat… Gir çık, gir çık… Biten mola süresi ve iş bitmesini bekleyen son yarım saat… Krize dönen çağrılar, kaymış yüz, ağrıyan baş, asık yüzler, sistemin kahkahası… Nihayet ateşkes! Savaş yarın devam edecek… Toparlanıp, şirketten çıkar. Kalkmaya hazırlanan servislerin yakının da ritüele dönmüş sigarasını yakar. Dönüş servisin de hayal kurduğu mecburi uykusunu arzular. Sigara biter, servise biner ve servis otobana çıkar, gözler daralır, daralır, nihayetin de kapanır… Yine ani bir irkilme, yine bir rüya yok, yine bir halsizlik servisten iner. Sevgilisiyle konuşur, özlem giderir. Eve geçer. Ritüele dönmüş yemeğini yer, keyif yapmak ister iki dakika oturur, bir saat geçer, iki oyun oynar, iki saat geçer, üç bakınır, üç saat geçer, dört düşünür, dört saat geçmiş ve uyumak zorunda olmak, erken yatmamanın telaşı, günün yetememeyişi, yarın ki uykulu hali düşünme ve uyku bekleme hali, bir saat geçer, bir saat niye geçti düşüncesi, iki saat geçer. Nihayet beynin tüpü biter ve alarmın sesiyle uyanır Efkar… - devamı bölüm 2de - 1. bölüm yorumlar lütfen :)
·
46 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
G.K okurunun profil resmi
Gayet güzel ve akıcı. Sıkılmadan okudum emeğinize sağlık.
@BayBilinmeyen okurunun profil resmi
Çok kıymetli yorumunuzdan ötürü teşekkür ederim :) okuyan gözlerinize sağlık asıl! 2.bölümünü de ekledim :) yorumlarınızı bekliyorum efendim :)
Bu yorum görüntülenemiyor
Esr okurunun profil resmi
Dil harika anlatim akıcı. Çağımızın monoton hayatindan minik bir kesit. İlham perileri is başında. Ellerinize sağlık.
@BayBilinmeyen okurunun profil resmi
Çok ama çok teşekkür ederim :) Ne mutlu eksik olmasınlar inşallah :) okuyan gözlerinize sağlık asıl :) 2. bölüm de geldi, yorumlarınızı bekliyorum mutlaka :)
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.