O günlerde DSP Genel Başkanı Ecevit, Türkiye'yi yönetenleri Rauf Denktaş'ı arkasından bıçaklamakla suçlarken, ANAP lideri Mesut Yılmaz, Maraş'ı kimsenin Rumlara veremeyeceğini söylemekteydi. O sıralarda yeniden açılan CHP'nin Genel Başkan Yardımcısı konumunda bulunan İsmail Cem ise, Özal'ın ölümü ile onun yerine Cumhurbaşkanlığı'na seçilen Demirel'in Güven Artırıcı Önlemler Paketi'ne (GAÖ) desteğini eleştirmekte ve şöyle demekteydi: "Rahmetli Özal dış politikaya karışıyor diye başta Sayın Demirel, hepimiz ayağa kalkmıştık. Ama bugün cumhurbaşkanı Maraş'ın Rumlara verilmesi konusunda Denktaş'a etki yapıyor. Kimin toprağını kime vermekteyiz?" Yine o günlerde KKTC Cumhuriyet Meclisi heyeti ile birlikte Ankara'ya giden Serdar Denktaş ise Anadolu Ajansı haberine göre "Türkiye ille de Maraş'ın verilmesini istiyorsa, cevabımız (siz aldınız, siz veriniz) olur. Maraş Türk askerinin kanı ile sulanarak alındı. Şehitlerimizin kanına biz saygılıyız. Tam bir karşılık almadan taviz vermek sehitlerimizin hatıralarına saygısızlık olur" şeklinde konuşmaktaydı. Kıbrıs sorununun çözümü ve bunun zorunlu bir sonucu olarak toprak konusu gündeme geldiğinde "Ecevit'in aldığını bunlar verdi" suçlamasından her zaman çok çekindiği bilinen Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in bu gelişmeler karşısında daha ileri gidemediğini düsünmek yanlış olmaz. Bunun yanında Güven Artırıcı Önlemler Paketi'nin Kıbrıs Türklerine sağlayacağı yararın farkında olan Erdal inönü'nün, Denktaş'ın TBMM'deki konuşmasından son derece kırgın olduğu ve başbakan vekilligi yaptığı hükümetin ağır elestirilere maruz bırakılmasından çok rahatsızlık duyduğu bilinen bir gerçektir. Bu konuda Türk hükümetinin. muhalefeti karşısında Denktaş tarafından zor durumda bırakıldığını düşündüğünü anlamak mumkündü. Cünkü öneeleri GAÖ konusunda daha ılımlı bir portre çizen Denktaş, daha sonra gerçek kimliğine dönüs i tanımla kontrpiyede yapmış, bir bakıma a TC hükümetini yanıltmış ve futboldaki bırakmıştı. Ankara'ya hükümetle konuyu görüşmeye gitti ede daha havaalanında iken "Kıbrıs satılamaz sloganını Dati Snde, TBMM'deki konuşmasında da bol bol "şehit ve kan" sömiS, vapmıştı. Bu tavırların, bilimsel akılcılığı rehber edinmicrusü olarak Erdal İnönü'yü rahatsız etmesi son derece doğaldı Ancak sonuçta bu olumsuz gelişmelerin zararını yine dün kapalı olarak yaşayamaya mahkûm edilen Kıbrıslı Türkler aya TKP olarak bizim GAÖ paketine olumlu yaklaşımımız do Bunun Kıbrıslı Türklerin dünyaya açılması anlamına geleceğini bilincinde olarak kabul edilmesini ısrarla savunmaktaydık. R konuda Denktaş'la yaptığımız görüşme sonrasında yaptığım açıklama şöyleydi: "TKP olarak GAÖ konusuna olumlu yaklaştığımıa kamuoyu biliyor. Bu görüşümüzü sayın Başkana yazıhı ve sözlü olarak iletmiş bulunuyoruz. Kıbrıs konusunda Güvenlik Konseyi'nin aldığı 789 saınh karar ve GAÖ konusunda Parti Meclisimiz toplanarak görüş beyan etmişti. Bu önlemler arasında olan Maraş'ın BM denetimine verilmesi ve Lefkoşa Havaalanı'nın iki toplumun ortak kullanımına sunulması partimizce benimsenmişti. (...) THY ve KTHY'nin de Lefkosa Havaalanina inişleri sağlanacaktır ve sadece turistlerin ve eşyaların değil Kıbrıs Türk insanının da hareketi söz konusu olacaktır. Bu durumda, yıllardır dış dünyadan izole edilen Kıbrıslı Türkler dış dünya ile kucaklaşabilecektir... Bu halde Kıbrısh Türklerin diledikleri ülkeye rahatça gidebilecekleri bir anlayışın geliştirilmesi çok önemli ve elzemdir." O gün, "Cumhurbaşkanı'nın vaklasımı konusunda iyimser misiniz?" şeklindeki soruya ise sorununda her zaman çözüme cok uaklasıldığı anlar oldu ama şu yanıtı vermistim: "Kıbrıs her zaman hayal kırıklıkları oldu. Dolauısıyla çok iyimser tablo çizmek istemem. yaklaşımlar sergileyebilirse, GAÖ ile ise baslaynp mesafe ane Ancak bu kez her iki taraf da olumlu mümkün olacaktır. "