youtube.com/watch?v=TXzO1FT... kitabı okumaya karar verdiğimde, okurken ve hatta bittikten sonra ben de başladım mırıldanmaya: triyandafilis gitme; sen de gitme triyandafilis ...
Sonra da dilimden düşmedi bu şarkı.
''Sen de başını alıp gitme ne olur
Ne olur tut ellerimi
Hayatta hiç bir şeyim az olmadı senin kadar
Ve hiçbir şeyi istemedim
Seni istediğim kadar
Sende başını alıp gitme ne olur
Ne olur tut ellerimi''
Çoğunlukla iyi bir dert ortağı, iyi bir dinleyici oldum. Bu sebepten omzumda çok dostum arkadaşım yakınım ağladı. Hayata ve yaşadığım ilişkilere dair öğrendiklerimde büyük payı var her birinin. Bazı şeyleri derinden öğrenmek için sadece bir defa yaşamanız yeterli olur. Çoğu insan kendini ifade edemez. Şanslı bir azınlık bunu yapabilir. Fakat ifade ettiğinizle, karşınızdakine gerçekten anlattıklarınız çoğunlukla eşit olmaz. Katiyyen soru sormam. Sabırla beklerim. Kendisi anlatmak istediği zaman zaten anlatacak. Bunu anlatmayacağı biri olsaydı beni aramazdı ve o anda benimle olmazdı zaten değil mi? Gidenleri, gitmek zorunda kalanları, kalanları, terk edilenleri dinledim. Dinledikçe öğrendim ki: Onu gördüğün ilk anda. İşte tam da o zaman kanına bulaşıp, damarlarında yol alarak, vücuduna yayılır ya İşte o anda aşık olursun. Fark edip etmemesi önemli olmaz , işin gücün onu seyretmek olur.Her haliyle sevmeyi öğrenmek istersin. Çünkü aşk tek bir solukta yaşanmaz ki. Her şeyine birer birer aşık olursun. Duruşuna bakışına hatta bir adım atışına bile..
Bir insan bir başka insanı herhangi bir halinden ötürü değil, sadece varolduğu için sevebilir mi? Evet sevebilir. Tıpkı Triyandafilis'in sevdiği ve sevildiği gibi. Triyandafilis zihinsel olarak yedi yaş beyninde yaşıyor olsa da kalbinin ne kadar gelişmiş olduğunun her durumda aşkın yaşanabileceğinin en güzel kahramanı bence.
Sadece Triyandafilis 'in değil, vefanın , sabrın en güzel örneği Sultan, tutkunun dile getirilemeyen hazzını yaşayan Nine, aşkını bir ömür boyu içinde besleyen Şadiye Hala, evliliğin anlamını yitirdiği alışkanlıklardan devam etmek zorunda kaldığını anlatan Sariye, ahlak namus kavramının kadınlarda ve erkeklerde nasıl değişiklik arz ettiğinin temsili Gülperi, tek kişilik aşkın yeterli olduğuna inanmaya çalışan Saime, Fafrünisa ve terk edilen tüm kadınların değişik kültürlerde yaşadıklarını yaşayamadıklarını , sevinçlerini ve hüzünlerinin öykülerini sunuyor Ayla Kutlu.
Hangi duyguları hissederek okursunuz bilmiyorum ama fırsatınız olursa okuyun derim. Okuyun ve gelen, giden, kalan hiç bir şey için üzülmeyin.
Keyifli okumalar...
Ne kadar güzel anlatmışsınız Ferah hanım... Tekrar tekrar okudum incelemenizi. Kesinlikle haklısınız, fazla ciddiye alıyoruz yaşamı, hiçbir şey için üzülmeye değmiyor. En kısa zamanda okuyacağım, dilerim beni de böyle etkiler... Yüreğinize sağlık.
Vay be, amma içten amma sahici amma hüzünlü bir inceleme olmuş be Ferah, kitabı hatırladım tekrar ve burnum sızladı. Kalemine, yüreğine sağlık be değerli dostum. Senin o kalem tutan elinden öperim. İyi ki varsın değerli dostum.
Çok güzel anlatmışsın Ferahım. Farklı kültürler deyince merak ettim şimdi. Toplumsal cinsiyette var sanırım biraz işin içinde.. Bu arada Triyanda bizim burda bir yerin eski ismi. Yunan'lardan kalma. O yüzden sana bu şarkıyı vermek istiyorum :)
youtu.be/6743bGMTov4
Teşekkürler samimi incelemen için :)
"Bir insan bir başka insanı herhangi bir halinden ötürü değil sadece varolduğu için sevebilir mi?" Bu soruya en güzel yanıt Ahmed Arif'ten geliyor.
"Ben bütün bu manasız iç sıkıntılarından senin var olduğunu hatırlayarak sıyrılıyorum."
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.