Yaşama ağlayarak gözlerini açar insanlar.Aynı sevinci yaşar anne babalar.Duygular , sevinçler acılar üzüntüler aynı olur kimi zaman... Ama bir şey vardır bir şey eksik. İşte bu eksiklik insanların genlerinden, metabolizbalarından veyahut doğuşundan gelen sıkıntılardan değil de kendilerini yüksek görmelerinden kaynaklanan bir hastalıktır. Nedir bu hastalık peki? Görememek, duyarlı olamamak ya da hissedememek mi ? Hayır ! Kendin olamamaktır. Şimdi sokağa bir çıksak ve insanlara soru sormaya başlasak bu herhangi bir memleket olabilir sınırlama yok ama emin olun hep aynı cevabı alacağız? Soru neydi peki? Ne kadar farkındayız , neyin farkındayız engellerin mi engelli diye damga vurulan insanların mı? Soruları sormak kolaydır ama cevapları bulmak zor gelir insanlara .Çünkü kendisinden olmayan bir şeyin cevabını vermek ağır geliyor insanlara. Yaşamadan olmaz denilir kimi zaman . Bir tebessümün bile tadını almak ister insan , yürümenin ,koşmanın , sevginin sevilmenin ve daha nice güzel şeyler hatta acının bile hissine kapılmak ister bu duyarsız insan. Duyarsızlık ağırr mı oldu şimdi İnsan kelimesine ? Kim bilir ...
Hadi hep birlikte dışarı çıkalım şimdi. Etrafa bakalım , insanları keşfedelim, gülümsemek kavramının sadece tanıdıktan ibaret olmadığını anlayalım. Sonra bir kişi çıksın karşımıza tekerlekli sandalyesinde oturan bir amca ya da gözlerinden değil de gönlünden gelen aydınlıkla etrafa ışık saçan bir abla veya daha niceleri ... Ee hadi geliyor sana doğru ne yapacaksın öylece geçip gidecek misin? Ama onun yüzünde bir tebessüm var , sevgi var , ama en çok da acı var yılgınlık var etraftaki insanlar bana neden böyle bakıyor havası var. Bak geçip gittin gene o güzel insanların yanından öylesine bir hiç gözüyle bakarcasına. Düşün zindana atılmışsın dört duvar değil de ucu bucağı olmayan gökyüzünün parmaklıklarına sıkışmışsın. Nasıl acı verici bir şey öyle değil mi? Bunları kendinde bile düşünemezken neden o güzel insanlara farklı gözle bakarsın. Hiç mi Küçük Prens okumadın duymadın mı o küçük çocuğun söylediğini... "Ama gözler kördür gönülleriyle bakar insan..." İşte bak kaybettin!Sen gönlünle bakamayanlardansın gözünle acıyanlardan yanından geçerken bir tebessümü çok görenlerdensin . Şimdi milyonlarca insandan en güzellerine engelli mührünü basıyoruz.Neden ? Senin gibi düşünemediğinden dolayı mı , bir kromozomu fazla diye mi veya daha niceleri hepsi bunun için mi yani? Peki sen nesin çok zeki, çok güzel yaşamasını bilen engelsiz gelmekten mutluluk duyan mı? Geçin bunları geçin şu hayatta en güzel şey yağmurdan sonra gelir ; unutma onca yaştan sonra açar gökkuşağı. İşte bizler kendimizi gökkuşağı zannedenleriz en büyük yanılgımız da bu zaten. Ama değil.Bizler yağmuruz yağmur bulutuyuz içimizi karartırız damlalarımızı göklerden yeryüzünün çiçeklerine, gönüllerine döker, gökkuşağında o güzel insanlarla karşılaşırız. işte bizim onlara gösterdiğimiz sevgi onları renk cümbüşüyle donatır. Ve böylelikle dünya tıpkı bir çocuğun tebessümü ile yeniden hayat bulur...
Eylem..