Gönderi

Ben 1965 yılında, Ankara Radyosu'ndan görevli olarak Erzuruma gitmiştim. Orada Nene Hâtun'la ilgili olayları yaşlılardan dinlemiş, savaş yıllarına ait hatıralarını teybe almıştım. Abo Dadaş isimli yaşlı bir Erzurumlu, çömeldiği yerde sicim gibi gözyaşı dökerek başından geçenleri anlatmıştı. - "...Ruslar Erzuruma girdiklerinde, içimizdeki Ermenileri de silahlandırdılar. Taşnaklar, köşe başlarını tuttular. Vuruyor yakıp yıkıyorlardı. Bir gün bizleri de evlerimizden toplayarak mahalle camisine doldurdular. Genç- ihtiyar çoluk çocuk yüzden fazlaydık. Ben gençtim. Birkaç arkadaşımla kaçmayı planladım! yaşlılar engel olmaya çalıştılar dinlemedik. Adamların kötü niyetleri zaten gözlerinden belliydi. Karanlık çökünce pencereden fırladık. Üzerime yaylım ateşi açıldı. Üç yiğit şehit düştü. Ben bacağımdan yaralandım. Sürüne sürüne kaçıp bir eve sığındım. Haftalarca dışarı çıkamadım. Harp içindeydik, ilaç yoktu, doktor yoktu, aş yoktu. Yarama kurt düştü. Elimi vuramıyordum. Evin gelinine: Bacı dedim yorgan iğnesi de bulamaz mısın? Gitti bir yorgan iğnesi getirdi. yarama düşen kurtları, iğnenin ucuyla temizledim. Yarama tütün basacaktım, tütün bulmak fermana mahsus! Üzerine biraz gazyağı dökerek bağladım. Çektiğim acıyı bir Allah bilir, bir ben bilirim! Şimdi bana camiye doldurulan müslümanlar ne oldu diye soracaksın. Taşnaklar hepsini camiyle beraber yaktılar. Kaçmak isteyenleri kurşunladılar. Mazlumların feryadı yeri- göğü tuttu. Görenlerin anlattığına göre cami kapısının altından sokağa insan yağı akmış. Mahalleyi öyle berbat bir yanık kokusu tuttu ki, deme gitsin! Şimdi bana dünyadaki en pis koku nedir diye sorsan, derim ki, yanan insanların et-yağ-kemik-tırnak-saç kokularıdır. Aradan elli yıl geçti. Ben o tiksindirici kokuyu hala unutabilmiş değilim! Allah o günleri düşmanıma göstermesin!"
··
9 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.