Gönderi

1 Sabahın alacakaranlığında açılır bir kapı 2 Öperim ellerini yaşlı anamın, durup eşikte Ne bir gözyaşı vardır artık, ne de bir anı 3 İki tas su dökülür ardımdan, akar öylece Önümsıra yürür, çizer yitik yollarımı Ve yazgımın atlaslara sıgmayan haritalarını 4 Yadsımadan gidiyorum bir tek günü bile Anımsıyorum silah seslerini, gözlerini ölülerin Yarın bir daha bu duyguları yaşamamak, Yine böyle umarsızca yollara düşmemek için 5 Yaşamıının bütün kökleri uzanıyor avuçlarıma Düşünürken babamın çay bardağını tutan ellerini Bir Akdeniz kentinin tuz kokan sabahların da ... Niye her şey uçan bir kuşun kanatlarında şimdi? Yürünmedik bir yol mu kaldı ufkun ardında? 6 Denizin yaladığı kumlara yazılan bir yazı, Rüzgara karşı söylenen bir türkü müydü yaşamım? Anımsıyorum, bellegimin duvarlarını göçürmek pahasına ... Aklımda acıları tutan elekler vardı Her aynada yüzümü unuttum ben, sıkıntılı ve dalgın Bütün maskelerini bir bir denedikten sonra 7 Akdeniz'in mavisini, turuncusunu anlatmak isterdim Oysa hep ölümü anlattım, hemen bütün şiirierimde Deniz dediğimde boğulmuş bir çocugun cesedi Toprak dediğimde çiçekler degil, ölülerdi Dilimin ucunda donup kalan. Artık ne yapabilirim Söyleyin bana, yollara düşerken şimdi Ölümün bir izdüşümü olmuşken yüregim? 8 Yeryüzünün bütün istasyonlarında bilet soruyorum Güneye giden ilk trende, cam kenari olsun Önüme çıkan her kadına beni doğur diyorum Beni bağırıyor gazeteci çocuk, beni yağıyor yağmur Taştan taşa, günden geceye sekerek yürüyorum Bir göçmen kuşun kanatları doluyor avuçlarıma Artık dünyanın bütün trenlerinde bir yolcuyum Dogum çıglıgım oluyor çalınan her kampana. 9 Her ayrılık belki de bir kaçıştır kendimden Bırakıp gitmelerin durulduğu bir yer yoksa da Düşlerimde yollar tozar, denizler köpürürken Artık bu kent de bir ayrıntıdır olsa olsa ... Bir uçurum dolar ya kendi derinliğiyle Bir deniz o deli mavisiyle birdenbire barışır Ben de öyle, yetiniyorum bu yaşamla işte Son dizesi yazılmamış o tufan şiirlerinin Burukluğu her ne kadar kaldıysa da içimde. 10 Bir trenin camlanında uzayıp giderken dünya Yakalanmayan görüntüler mutluluklardır belki Acılarsa, uzun uzun beklenilen istasyonlara benzer İki uzaklık arasındadır her insanın tarihi. .. Gitsem bütün akşamlar geç, sabahlar erken Kalsam bu kent alnıma yeni çizgiler ekler Akıp giden her suyla akma isteği midir bu? Açan her çiçekle açmak mı gelir içimden? Oysa acılarımızdır birbiriyle çarpışan yaşam boyu Mutluluklarımızdır, cephe gerilerinde bekleyen. 11 Tren ilerliyor, kara bir yılan gibi, yalpalayarak Attila Jozsefi de böyle bir tren ezdi belki Tren ilerliyor şairlere, ölümlere aldırmayarak Sevdigim şairlerin çogu intihar ediyor sonunda Ölümü bir yaşam boyu gözaltında tutmuş gibi... Ama her gün herkes intihar etmiyor mu şu dünyada? Bir genç kız, duraklarda bekleterek sevgilisini, Müdürünün önünde elpençe divan durarak bir memur Sahte gülücükler, yalan dolanlar, üleşmelerle Binlerce insan intihar ediyor farkında olmayarak. Ve tren ilerliyor, kara bir yılan gibi, yalpalayarak. 12 Akdeniz'i göğün denizle birleştiği o ufuk çizgisinde, Yağmur sonralan toprağın tüten serinliğinde arayın Sevgiliye söylenen ilk sözde, sabahın seherinde, uyku haliyle, Uzanıp kalmanın esrikliğinde sıcaklığına kumlann. Akdeniz'i yurduna dönen bir sürgünün gülüşünde, Geceyarıları susmayan o cırcırböceğinin sesinde arayın Bir insanın artık kendine yürüdüğü yerlerde Takılıp da peşine o yanıtı olmayan soruların. Akdeniz'i bir martının göğü dilimiediği mavilikte Parlayan o bir anlık aylada arayın Yeryüzünde bir tek Akdeniz var, dersem bana inanmayın Onu tanımlamaya kalkarsam alay edin benimle! 1981
Sayfa 23 - Bilgi YayıneviKitabı okudu
··
567 görüntüleme
Ramazan Kudat okurunun profil resmi
Aklıma eşkıya geldi. Korkma sadece toprağa gideceksin... Sonra toprak olacaksın... Sonra sularla birlikte bir çiçeğin bedenine yürüyeceksin... Oradan özüne ulaşacaksın... Çiçeğin özüne bir arı konacak... Belki... belki o arı ben olacağım.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.