Gönderi

Bir gün, dikdörtgen bir aynanın sırlanmış yüzünü çakıyla çizerek ikiye böldüm. Aynanın bir tarafının arkasındaki siyah sırrı, çakının ucuyla kazımaya başladım. Kazıdıkça aynanın sırlı yüzünün siyahlığı gidiyor, rengi açılıyor ama ayna da yansıtma özelliğini kaybediyordu. Aynaya yansıtma özelliği kazandıran onun sırlı yüzüydü, yani simsiyah yüzü. Cam benim hayatımdı. Bana bizzat bana bakan yüzüyle, O’na bakan iki yüzü vardı. İnsanoğlunun ezeli ve ebedi sorusu şu muydu yoksa? Sadece bir cam parçası mı olmak istiyorsun, yoksa ayna mı? Bir ayna olarak O’nu anlatan bir hayatım olacaksa, camın bana bakan yüzünün karanlık ve siyah olmasına rıza göstermeliydim. Bu, sadece bir cam parçası olarak kalmaya göre çok daha değerliydi. O’nu anlatan bir hayata sahip olmanın bedeli, hayatın kendimize bakan yönünün karanlıkla kalıp görünmezleşmesine razı omaktı. O sıralar bir kitapta okuduğum “Hayatım bir rabbani mektuptur” cümlesinin karşıma çıkması da tesadüf olamazdı. Hayatım O’nun yazdığı bir mektupsa, bu hayat bana değil O’na ait ise, O istediği harfi, sözcüğü, cümleyi yazardı. Kendisine ait hayatın üzerine. Rabbim, dedim, hayatım Rabbani bir mektupsa eğer, yaşadığım tüm acılar, kederler, musibetler Sen’in yazdığın bir sözcüktür. Sen’in yaratmanla oluşan bir haldir, Sen’in eserindir. Sen’in sonsuz isimlerini gösteren bir yaşantıdır. Eğer acı çekmem Sen’in isimlerinin tecellisine mazhar olma hali ise, bu hal Sen’i anlatıyor demektir. Acı çekmem Sen’i anlatıyorsa, Sen’in isimlerinin tecellisine mahzar oluyorsam bundan vallahi şikayet etmiyorum şu andan itibaren. Sen’in için, Sen’in isimlerinin tecellisi için acı çekiyorsam, rahatım kaçıyorsa, Sen’in için bu bedele değer Rabbim. Taş, toprak, ağaç, hayvan olarak değil insan olarak yaratıldığıma şükretmeye başladım. Tüm zahmetine rağmen, insan olmanın değerini tatmaya başlamıştım. İçimde sürekli hissettiğim hüzne sarılasım geliyordu artık. Kederlerimi kucaklamak istiyordum. Hepsi, her şey güzel geliyordu. O’nu tanımaya vesile olan her acı, her keder kutsallaşmıştı gözümde…. Mustafa Ulusoy – Giderken Bana Bir Şeyler Söyle
··
9 views
Bu yorum görüntülenemiyor
Bu yorum görüntülenemiyor
Rukiye okurunun profil resmi
"Rabbim dedim, hayatım Rabbani bir mektupsa eğer, yaşadığım tüm acılar, kederler, musibetler senin yazdığın bir sözcüktür." Mesele; Yunus misali "Gelse celalinden cefa Yahut cemalinden vefa, İkiside cana safa: Kahrın da hoş, lütfûn da hoş." diyebilmekte değil mi zaten?Paylaşım için teşekkürler...
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.