Eseri genel olarak ele aldığımda ağır bir dilden kaçınılarak oldukça yalın bir dil kullanmıştır. Başlardaki sıkıcı ve yavan bir anlatım yerini ikinci bölümle birlikte sürükleyici bir anlatıma bırakmış olup, okuyucuda merak uyandıran okundukça okunası olan bir hale bürünmüştür. Yazarın 2014 yılında çıkarmış olduğu “Agafya” kitabından sonra “Ve Kızın Adı Gece” benim için diğer kitapları arasında beğeni kriteri olarak ikinci sırada yerini alır.
(Ayrıca roman karakterlerinden olan Doruk, Tarık Ağabeyinin hikâyesini yazar ve kitap taslağını yayınevlerine gönderir herhangi bir dönüş yapılmaz. Onu gizli gizli takip eden Tarık Ağabey ona bir mektup yazar. Mektubunda çok eski bir arkadaşı olan birinden bahseder. Bu kişi Destek Yayınları Genel Yayın Yönetmeni Ertürk Akşun'dur. Bana göre, yazarın kendini kahramanlaştırarak Doruk’a yayıncılık, kitap yazımı, edebiyat, sanat konularındaki görüşlerini bir olay akışı içinde belirtmesi saçmalıktan da öte, bir yazar samimiyetsizliği ve egoizmi olarak görmekteyim. Tıpkı bir rol çatışması örneği gibi gelir bana bu durum. Bir yazar olarak Ertürk Akşun mu? Yoksa Genel Yayın Yönetmeni olarak Ertürk Akşun mu? Hangisini dikkate almak gerekir? Kısaca; Bir roman okuyorsak eğer yazarın kendisini romanın içinde bir kahraman ilan ederek olaylara bakış açısı sunması oldukça egoist ve bir o kadar saçma. Umarım anlatabilmek istediğimi anlatabilmişimdir. Anlaşılmak en büyük sorunum zaten. :) )