Şakaklarına dökülen bir tutam tel miydi
Kalbimi kendisine böylesine bağlayan?
Ben dokunmayı bilmem,efendim
Tenim alev alır,ellerim üşürken
Ben dokunamam ellerine
Ama Allah da biliyor ya
Seni görünce parmak uçlarımdan çiceklerin filizlendiğini...
Her sabah güneşi üfler de söndürürüm.
Karanlığı üzerime örtünürüm.
Halet-i ruhiyemiz hayliyle iyi bilinsin.
Ne Leyla'ta kızabilirsin ne Mecnun'a
Ucuzluktan alınmış basit bir şey değil ki bu.
Ben güzel sözler söyleyemem efendim
Bir Sezen şarkısına sığdırmaya çalışırım içimi
Taşıpta dökülenlerden bir kabir yapsınlar
Başka koyacak yer bulabilir misin?
Yüzümü döküp geliyorum,bekle.
Tüm gülüşlerimi avuç avuç getireceğim sana.
Silkele,dök onları öfkenle,merhametsizliğinle
Beklenmeyen gelişmeler bunlar aslında
Ben düşünmemeyi bilmem,efendim
Şiir hamursa,mayası aşktır,aşktandır
Kaç sayfa çevirişine denktir,kaderin kitabı?
Bir hastanenin acil koridoruna döndü zihnimin derinleri
Ayak sesleri hep telaşlı,yorgun,zavallı...
Bir yanıma yağmur yağmış,toprağa hasreti bitmiş
Diğer yanım renkleri çalınmış bir gökkuşağının kırmızısı...
Ben tutarlı davranmayı,konuşmayı bilmem,efendim.
Şemsiyemi açmışım da,içine bir seni saklamışım.
Tam gidecekken,dönüpte yaramın kabuğunu kaldırmışım.
Ne kadar kanar daha,bilmem...
Bir maviliğe veda etmişim izlerken
Geç gelen farkındalığın izlerini taşıyorum hâlâ.
Ince bir ışık huzmesinin kalbine dolmasını umuyorum.
Bir şiirin kurak dudaklarını ıslatmasını bekliyorum.
Hangi ihtimal İstanbul kadar zarif,sen kadar güzeldir?
Bir ihtimal ya hani...
Gülümsediğinde İstanbul'un ışıklarının yandığını,
Melteminin senin sesine ayak uydurduğunu,
Sokaklarının bütün yokuşlarının sana çıktığını,
Sahillerinin,gelişinin şerefine renklendiğini,
Bekli bunları bilmiyorsundur hani...
Bil istedim...
Anla istedim...
Hisset istedim...
Çünkü
Ben istemeyi yalnızca senden istiyorsam bilirim.