Raflarda yerini alır almaz dahil etmiştim kitaplığıma. Hani normalde liste yaparım, okurum. Yok bu sefer öyle olmadı. Kitabevine gittim. Bir telaşla aldım ve başladım okumaya.
Ne zaman ki Nazan Bekiroğlu alsam elime, içimde tuhaf bir heyecanla başlıyorum onu okumaya. Sanki daha okumadan kelimelerin kalbime çarpacağını hisseder gibi...
Bir dinginlik, bir kırılganlık..
İhtirastan uzak, iktifa eden, rikkatli bir ruha bürünüyor gönlüm her sayfada.
Yitip giden kelimelerimi yeniden bulmuşcasına mütebessim bir hâl alıyorum.
Satır aralarında bekleyip, duvarlarla bakışmalarımızı anımsıyorum hatta.
O anlarda şöyle geçmişti içimden; "Yine iyi hayatta kalmış bu kadın. Ölmemiş. Ya da delirmemiş. Bu kadar naif yaşamak, düşünmek için uygun bir yer değil çünkü dünya."
Yalnız hayıflandığım bir nokta vardı. Keşke bu zarif kalemin bütün kitaplarını okuyup, en son okusaymışım bu kitabını. Belki o zaman Nigar Hanım'ı daha iyi anlardım. Mor Mürekkibi... Bilemedim. Yine de pişman değilim. Kitapta Nar Ağacı'ndan, Mücella'dan, Kelime Defteri'nden izler bulduğumda biraz daha rahatladım. En azından ben bu kalemi tanıyorum dedim. Bir de altı çizili satırlarla burada rastlaşınca daha bir arttı mutluluğum. Kitap tekrirlerden ibaret değil, yanlış anlaşılmasın. Nazan Hanım bu defa daha çok gitmiş o satırların üstüne, daha bir açmış kalbini sanki. Kim bilir bu yüzden belki 'Yerli Yersiz Cümleler' için; "Benden geriye tek kitap kalacaksa bu o olsun isterdim" demişti.
Ezcümle kalbine temayül etmek isteyen, sığlıktan bunalan, kelime arayan, bulamamaktan yakınan, 'hayatımda bir incelik olsun' diyen tüm okurlar, vakit kaybetmeden alıverin kitaplığınıza.
Altı çizili satırlar;
"Söz hale yetmiyorsa, hal insanın içinde kalıyor, yetiyorsa edebiyat oluyor. "
"Ömrü boyunca hayatı, varlığı, oluşu bir imaj sağanağının arasından seyreden biri sonunda düz cümlelerle konuşmak istiyorsa o artık şiirle birlikte aşkı da kaybetmiş demektir. "