Gönderi

506 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 21 days
Herkes bilsin çok güzel bir kitap okudum… Nereden, nasıl, hangi şekil kitap hakkında düşüncelerimi anlatacağımı bilemiyorum. Bir kentteki bir devrin başarılı bir şekilde anlatılmasını mı anlatayım, takıntılı, hayatını güzel bir kadına indekslemiş ve çevresindekilerin ne diyeceğini artık hiç önemsemeyen aşık bir adamı mı anlatayım, yoksa güzel, hafif de inatçı olan aşkın sembolü olan kadını mı anlatayım bilemiyorum. Var mı aramızda Füsun’u tanıyan, en azından bir kere görmüş olan veya büyüklerinden onu tanıdığını duyan, onun hakkında birkaç cümleyi birinci ağızdan duyan veya Füsun’a, Çukurcuma’daki o evlerine komşu olan? Kemal’i tanıyan, Kemal hakkında çevresinden onun yaptıklarıyla ilgili bir şeyler duyan, Kemal’in topladığı şeyleri duyunca, Zaim gibi şaşıran ve “Gerçekten de bu Kemal, Füsun Hanım’ın her bir şeyini toplamış mı?” diye şaşırıp tepki gösteren? Kırık bir aşkın hikâyesini içindeki en ufak şeylere kadar sunuyor Orhan Pamuk ve o her bir şeyin de masumiyetini, anısını okutuyor. Kemal’in Füsun’a duyduğu yoğun aşkın, aşkın devamında gelip açığa çıkan baskın cinsel isteğin, kavuşamamanın ve kıskançlığın hayatları değiştirdiği bir aşk hikâyesi Masumiyet Müzesi. Aynı zamanda da İstanbul’un değişiminin, bir devrin anlatıldığı bir roman. 1960’lar ve devamında gelen Nişantası ve çevresindeki varlıklı ailelerinin (şimdilerde bu ailere yüksek sosyete de diyebiliriz) etrafında gelişen, modernleşme ve batılaşma isteklerinin hem haklı olarak gösterilip hem de eleştirildiği, bazı kısımlarda ise ahlak olarak sorgulanıp harmanlandığı bir eser de Masumiyet Müzesi. Romandaki ana üç konuyu Orhan Pamuk’un romanlarında yaptığı gibi madde madde sıralamam gerekirse eğer: a) Kırık bir aşk hikâyesi olarak Orhan Pamuk aslında çok bilindik bir konu üzerine bu başarılı romanının inşasını kurmuş. Çok bilinmesinin sebebi de Yeşilçam filmleri tabii, ama Yeşilçam filmleri diye de burada okur Türk filmi havasında basit bir roman mı okuyacağız diye düşünmesin. Zaten Orhan Pamuk da bu benzerliği kitabın içinde saklamıyor, hem Kemal üzerinden hem de Feridun üzerinden Türk sinemasına, Yeşilçam filmlerine eleştirilerini yapıyor, en başta da bu yıllarda (konunun geçtiği tarih) neden bir sanat filmimiz yok diye sorgusunu da oluşturuyor. Masumiyet Müzesi’ndeki Yeşilçam benzerliği ise zengin bir işadamının sosyetik oğlunun tezgahtar bir kızla aşk yaşaması, yaşanılan aşkın hem sonuna gidilmesinin istenip aradaki farklardan ve belki de cemaatten gelecek tepkilerin fazlaca olması iken hem de yaşanılan aşkın özel aşk anlarının da sonuna kadar gidilmesi (burası b maddemiz) diyebiliriz. Ana hatlarıyla ne kadar da çok filmlerimize benziyor değil mi? Ama işte sanki burada Orhan Pamuk hem okura hem de o zamanların film yapımcılarına ders veriyor gibi. Zengin erkek ve tezgâhtar kızın aşk hikâyesi, cinsellikte sonuna kadar gidilip, kızın bekâretini kaybetmesi (filmlerde tabir böyle) ile sonuçlanmış olsa da çekilen filmlerimiz gibi değil de bu şekilde işlenmiş olmalıydı der gibi. Bu kısımlarda romanı kuvvetlendiren kısımlar ise en başta tabii ki de Kemal’in takıntılı ve yoğun aşkı ile Füsun’un güçlü (ama naif) kişiliği iken cemaatin de batılılaşma ve batılılaşmanın yanında gelecek dedikleri modernleşme. b) Bu maddede ise Orhan Pamuk'un özellikle kitap içinde çokça yaptığı bekâret vurgusu diyelim. Hem kitabın geçtiği tarih olsun hem de yaşanılan aşkta maddi fark ve diğer zorluklar olsun bu konunun vurgusunu birkaç kez işlemiş. Bu maddede yazdıklarım belki bazı arkadaşlar için “spoiler” olarak görünebilir, ben yine uyarısını vereyim ama bana göre de “spoiler” sayılmaz, çünkü genel olarak kitabın ilk başlarında olan ve işlenen konular. Kim ne dersin desin, bence okuyan her kişi Füsun’u Kemal’in dairesine gittiğinde kendini Kemal’e bırakmasına bir yadırgama yani en azından neden bu kadar “kolay” ve çabuk olmuştur diye düşünmüştür. Zaten kitabın önemli parçalarından birinin, sorgularından birinin de bekâret konusu olduğu için esas olarak karşımıza çıkan konular, kızların kendilerini erkek arkadaşlarına herhangi bir gelecek düşüncesi olmadan teslim etmeleri, ya da gelecek düşünceleri olup evlilik sözünü teminat olarak görüp teslim etmeleri veya hiç etmemeleri de diyebiliriz. Ve tabii cemaatin yani dönemin burjuvazisinin de bu konuya bakışının işlenmesi diyebiliriz. Aslında OP burada aşk romanının içinde sosyolojik bir konuyu da ele alıp masaya yatırmış ve Kemal üzerinden hatta Kemal’in üzerinden birçok farklı görüşü vermiş. Yanlış anlaşılmasın Orhan Pamuk bu kısımda asla tek bir görüş verip kendi görüşünü okura empoze etmeye çalışmıyor, her romanında dediğim gibi her bir tarafın görüşünü kendi ağızlarından, hatta kısım kısım katı bir şekilde de verip kararı okura bırakıyor. Öncelikle ben burada teslim etme filan derken herhangi bir şekilde kendi düşüncemi belirtmiyorum, hiç yok hatta incelememde, sadece kitaptaki geçen havayı birebir vermek istiyorum. c) Saplantılı aşk ise bana göre kitabın en büyük gerçeği. Takıntılı da aşk da diyebiliriz. Güzel, gerçekçi hatta naif bir aşk hikâyesi ama içine başarılı bir şekilde de Kemal’in saplantıları, takıntıları hatta kıskançlıkları da işlenmiş. Hele aslında kafasına en büyük şekilde takıp aslında yokmuş gibi düşündüğü olayların verdiği kıskançlık tanımlamaları ise çok başarılıydı. Kemal Füsun’u çok seviyor ve giderek de âşık olduğu kişinin sahip olduğu, dokunduğu ve kullandığı nesneleri çalması, o şeylerle özel anlar geçirmesi bu takıntının, bu saplantı aşkın başarılı bir şekilde kağıda dökülmüş. Kulağa pek normal gelmiyor aslında Kemal’in yaptıkları. Belki de hiç sevmeyeceğimiz hareketler de sergiliyor olabilir Kemal Basmacı. Fetişt bir aşkı da var diyebiliriz Kemal’in. Ama aslında çok iyi bir şekilde anlaşılıyor da Kemal, hak da veriliyor kendisine, aynen Merhamet Apartmanı’na gelen Füsun’a verilen, verilmesi gereken hak gibi. Sevdiğimiz kişinin kullandığı bir şey, ne kadar süre bizde olursa olsun, onu elimize aldığımızda koklamaya çalışıp, o ana, o duyguya geri dönmek istemez miyiz? Ne dersiniz b maddesindeki görülen kızların sorunsalı ile c maddesindeki erkeklerin sorunsalı karşı karşıya derinlemesine incelenecek, aslında hak verilecek konular değil mi? Orhan Pamuk, farklı bir eser ortaya çıkarmış. Roman olarak farklı olması kadar her bir eşyaya ayrı bölüm yazılması ile beraber romanın müzesinin kurulması da en büyük ve esas farklılığı. Dünyada yazar müzelerinin örnekleri var olsa da ülkemizde bir romanın müzesinin olması ve müzenin de aslında romanın içeriğine uyumlu olması hem edebiyat olarak çok güzel bir şey hem de ülkemiz adına çok güzel bir şey, tabii o da kıymetini biliyorsak. Tabii hem müze hem de roman olması hikâyenin boyutunu çift anlama taşıyor. Objelerle ruhu olan, şeylerin masumiyetini hissettiğimiz başarılı ve çok güzel bir roman.
Masumiyet Müzesi
Masumiyet MüzesiOrhan Pamuk · Yapı Kredi Yayınları · 202241.9k okunma
··
3 plus 1
·
9.9k views
Bu yorum görüntülenemiyor
Bu yorum görüntülenemiyor
Celil Karahan okurunun profil resmi
kitap harikulade. Aslında aşk'ı ilmik ilmik dokuyan sanatçı bir başka kaliteli. Yaşadım resmen.
Bu yorum görüntülenemiyor
15 öğeden 11 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.