Gönderi

1. Bölüm: Dünyâlardan bir dünyâ
Berrak bir gecede, İstanbul üzerinde uçuşa geçtiğinizi düşünün. Şehrin tamâmını birden kuşatabilecek bir yüksekliğe eriştiğinizde, ışıl ışıl bir dünyâyı, ayaklarınızın altına serilmiş görürsünüz. Muhteşem bir manzara, değil mi? Fakat biz daha büyüğüne tâlibiz. Şimdi hayalgücünüzü olabildiğince zorlayıp yüzbin(100.000) İstanbul Şehrini bir araya getirin ve ışıklarını yakın. Sonra da, dünyâ üzerinde nefes alıp veren insanların yirmi katı kadar kalabalık bir ışık topluluğunu seyretmeye çalışın. Tabii, böyle bir şehri dünyâ üzerinde koyacak yer bulamazsınız. Ama siz yine hayâlgücünüzün sınırlarını zorlamaya çalışın. Çünkü buna ihtiyâcınız olacak. Nasıl bir ihtişam olurdu böyle bir gece manzarası, kimbilir? Fakat bekleyin. Şimdi, bu mega-şehrin ışıklarından herbirini tek tek kaldırıp, yerlerine birer yıldız koyacağız. İrili ufaklı, ama ortalaması bizim Güneşimiz kadar büyüklükte yıldızlar. Herbirinin içine en az bir milyon dünyâ sığan yıldızlar. Yıldızlar ve yıldızlar ve yıldızlar. Yeryüzündeki herbir insana yirmi tâne düşecek kadar çok sayıda yıldızlar. Bu yıldızların meydana getirdiği bir muhteşem şehir.. Sarısıyla, beyazıyla, kırmızısıyla, mâvisiyle rengârenk bir rüyâlar ülkesi. İşte, Samanyolu. Hani berrak ve mehtapsız gecelerde, şehir ışıklarından uzak yerlerde bir parçasını gördüğümüz galaksi. Bizim galaksimiz. Ama dahası var. Eğer hayâlgücünüz bütünüyle tâkatten kesilmediyse, şimdi de yıldızları galaksilerle değiştireceğiz. Samanyolundaki yıldızlardan herbirinin yerini, tıpkı Samanyolu gibi bir galaksi alacak. Ve, içinde yaşadığımız kâinât belirecek karşımızda; tahmînî büyüklüğüyle, hayâlgücümüzün ötesindeki boyutlarıyla. İşte böyle bir kâinâtın uçsuz bucaksız ufuklarında uçuşan 100 milyar kadar galaksiden bir tânesinin merkezine 30 bin ışık yolu kadar uzakta, sâniyede 250 kilometre hızla ve her 250 milyon senede bir tur atacak şekilde dönüp duran yıldızlardan birinin 150 milyon kilometre kadar uzağındaki bir küçücük gezegenden başka bir şey değil Dünyâmız. Ve bu minicik gezegenin 5 milyar senelik ömrü içinde bir sâniye bile sürmeyen bir zaman dilimi içinde sıkışıp kalan hayâtımız. Bilinen kâinâtın bir haritasını futbol sahası büyüklüğünde bir alana dökseniz, içinde Samanyolunu bulup gösteremezsiniz. Samanyolunun haritasını çıkarsanız, orada da Güneşi bulamazsınız. Güneşi bir top kadar küçültseniz, 30 metre uzağında, Dünyâ yerine bir milimetre çapında bir toz zerresini aramak zorunda kalırsınız. O toz zerresinin ömrü içinde, bütün insanlık târihini hesaplasanız, bir sâniyeyi geçmez. Uzayda olduğu kadar, zaman içinde de ne kadar çâresiziz! Ancak işin bir başka boyutu daha var. Sahife; 13, 14, 15
Sayfa 13 - Zafer Yayınları, Kâf-Nun Kitapları: 1Kitabı okudu
·
2 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.