Gönderi

124 syf.
7/10 puan verdi
·
Liked
Kapı yayınların dan çıkan Dücane Cündioğlu’nun kaleme aldığı deneme türünde ki Hz. İnsan eseri 124 sayfa ve kendi için de bölümlere ayrılarak, geneli soru cevap formatında yazılarak okuyucuya sunulmuş. Tamamen insanın doğasını, yaradılışından bu yana geçirdiği evrimleşmeyi konu alan ve doğru bilinen yanlışları deşifre eden güzel bir eser. Kitabın ince olması sizi aldatmasın sakın, derinliği hayli yoğun, malumunuz üzerine ki konusu insan! Nuh ve Lut kavimlerin den başlıyor anlatmaya Cündioğlu, insanların inanma eksikliklerin den dem vuran şu sözleri altını çizdiklerim den “ Nuh, Varlık’ın birliğine değil, Tanrı’nın birliğine çağırdı; Tanrı’nın ne olduğunu söyleyenleri kınadı, ne olmadığını söyledi. “Teşbihi bırakın, tenzih edin O’nu!” dedi. Tanrı ve Varlıkı ayırdı. Putperestleri lanetledi. Ortakkoşucuları. Bir tarafta cem ehli, bir tarafta fark ehli. Cem ehli birleştirir, fark ehli ayırır. Ayırdılar. Ayrıldılar. Ayırmayanları, ayrılamayanları da gemiye almadılar. Nuh gemisine almadı beni; tektim çünkü. Elendim ve elenişin sırrını sulara gömdüm. Sahilsizdim. Hakikat gibi. Bir türlü göremedi dünya, ben bir hakikat idim.” (syf.8/9) İnsan olmanın en temel yönlerini, farklılıklarını ve eğilimlerinin ardında ki hakikate dikkat çekmek isterken de bol bol Yunus Emre ve Platon’un sözlerin den faydalanmış; “İsteklerinizden vazgeçiniz -ki buna rıza ve teslimiyet denir- göreceksiniz ki acılarınızın en önemli kaynağı kuruyacaktır. Nitekim “Ne varlığına sevinirim, ne yokluğuna yerinirim” diyen Yunus’umuz, dikkatlerimizi bu hakikate çekmeye çalışır. Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayanların, bu açıklamalardan sonra, niçin hiç yaşamamış gibi öleceklerini anlamak, umarım biraz olsun sarahat kazanmıştır. Kendisine ne tavsiye buyurduğu sorulduğunda, Platon şöyle demiş: Kimseye kendinizi sevdirmeye kalkmayın! Yapılması gereken tek şey, sadece kendinizi sevilmeye bırakmaktır. Önemli olan; hayatta, “en çok şey”e sahip olmak değil, “en az şey”e ihtiyaç duymaktır.” (syf.32/33) Kitaba ismini veren bölümü özellikle okumanızı tavsiye ederim, insan olmanın sıfatlarını madde madde ele almış yazar ve insanlık mertebesinin önemine yine şu sözleriyle dikkat çekmek istemiş “ Bu nedenledir ki insan, ancak kendisine emek verdikçe, kendisine özendikçe insanlaşır, insanlaşabilir: kemâl-i sâni.” (syf.60) Başlangıçta da söylediğim gibi merak edilenleri sormuş yazar ve gerekçeleriyle cevaplamış kendince. Özellikle eski kelimelerin kökenlerini, hangi anlamdan türediklerini detaylandırarak anlatmış. Adem ve Havva dan bu yana insan olmanın deneyimlerini Hristiyan aleminden de örnekler vererek betimleme yapmış. Hakikatle ilgili şu sözleri ise bu konu da altını çizdiklerimden “ Hakikati bütünüyle bilmek demek, kendini bilmek demektir! Hakikat, insanda, insanın kendisinde saklıdır çünkü.”(syf.78) Ve doğa da yeryüzünde insanla birlikte yaşayan diğer canlılar, bu konuya da oldukça farklı bir bakış açısıyla değinmiş ve her anlamda bu konuya geniş bir yer vermiş. Benim bu bölümde en sevdiğim ve altını çizdiğim şu sözleri sanırım sizi de benim gibi düşündürecektir “ Modern insana göre insan canlı değildir. Bizim nezdimizde ise otlar da, taşlar da canlıdır! Yeter ki biraz kulak veriniz, inanınız o zaman bu âlemde varolan her şeyin nefes alıp verdiğini duyabilirsiniz.” (syf.97) Modern çağda da insanın, insan sıfatlarından her geçen gün daha da uzaklaştığını ve geri dönülemeyen bir yola girdiğini William Shakespeare’in dizelerinden alıntı yaparak okuyucuya özetlemeye çalışmış “ Kişinin insanlığını kaybetmesi, bilme isteğini kaybetmesiyle, bilme iradesini kullanmaktan vazgeçmesiyle, yani aşktan ümidini kesmesiyle birlikte gerçekleşir. Modern çağda insan kaybediyor, kayıp gidiyor, dahası kaybedip gidiyor. Dilerseniz, bu ezelî kaybediş öyküsünü bir de William Shakespeare’in dilinden dinleyelim: “Ah, ki ne ah! Kaybettim haysiyetimi! Ölümsüz olan yanımı kaybettim ve geriye bir tek hayvanî yanım kaldı.” Ah, ki ne ah! Hakikaten insan, insanlık itibarını kaybetti; çünkü Shakespeare’in deyişiyle “ölümsüz yanını”(immortal part), yani anlama/bilme/tanıma yetisini, insan olma kabiliyetini yitirdi insan, hem de yitirebileceği kadar! Elinde kalan ne var şimdi? Cevap verilmişti oysa. Bir tek hayvanî yanı, en canavar yanı kaldı insanın! Anlama, bilme, tanıma yetisi olduğu halde, bu yetilerini kullanmak istemeyen, anlamaktan, bilmekten, tanımaktan kaçınan, kaçınmak ne kelime, bizzat kaçan bir canlı. Sözün özü, modern insan insan olmaktan vazgeçti, hal böyle olunca sadece kendisini değil, aşkı da kaybetti. “ (syf.108) Ve son olarak ne olursa olsun yaşamanın önemiyle ilgili insana umut tohumları eken şu sözlerini de sizlerle paylaşmadan geçemeyeceğim “ Oysa yaşam, ben tam da onu terk etmeye hazırlanmışken, sırıta sırıta karşıma geçip acımasızca benden o asırlık hüznümü almak istiyor; buna mukabil tayin etmekte ne denli beceriksizleştiğimi saklayamadığım belli belirsiz bir “yaşam sevinci” teklif ediyor bana.” (syf.123) Cündioğlu’nun deneme şeklinde yazdığı bu eseri daha çok yazarın kendiyle konuşması gibi, insanın yaradılıştan bu yana kendini tanımasına, anlamasına yardımcı olmak istemiş adeta ve büyük ölçüde de faydalı olduğunu düşünüyorum nacizane kendi adıma. Eğer sizin de insana dair hala aklınızda soru işaretleriniz varsa bu kitap tam size göre okumanızı tavsiye ederim. Bir daha ki kitap incelemesinde görüşmek üzere sevgili kitapsever dostlar.
Hz. İnsan
Hz. İnsanDücane Cündioğlu · Kapı Yayınları · 20092,488 okunma
··
26 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.