Teoride, nükleer parçalanma gibi cehennem ölçeğindeki deneyleri yapmaktan, sırf tehlikesi yüzünden de olsa, vazgeçmek aklın gücü dahilindedir. Ancak, insanın kendi bağrında değil de daima başkalarının bağrında gördüğü kötülükten korkması
her seferinde mantığına engel olmaktadır, yoksa insan bu silahı kullanmanın canlı yaşamını dünya yüzünden sileceğini zaten biliyor. Evrensel yıkım korkusu bizi bu en kötü felaketten koruyabilir,Ama, dünya çapındaki ruhsal ve politik bölünmeyi
ortadan kaldıracak bir köprü -hidrojen bombasının varlığı kadar etkili bir köprü- bulunmadıkça, bu tehlike kara bir bulut gibi tepemizde asılı kalacaktır. Tüm bölünmelerin ,ve tüm düşüşmanların ruhun içindeki karşıtların bölünmelerinden kaynaklandığı gerçeği tüm dünyanın bilincine yerleşirse, o zaman
gerçekten nereye saldırmamız~ gerektiğini anlayabiliriz. Ama
eğer ruhumuzdaki -kendi başına hiç·önemli olmayan- en küçük
ve en kişisel kıpırdanmalar bile, şimdiye dek olduğu gibi bilinçdışında
fark edilmeden kalırlarsa, birikmeye devam edecekler
ve aklın gücüyle denetlenemeyen, yararlı bir sonuca kanalize
edilemeyen kitle gruplaşmalarına ve kitle hareketlerine yol
açacaklardır. Bu hareketleri faydalı bir yöne çevirmek için gösterilen
tüm dolaysız çabalar gölge .boksu yapmaktan başka bir
şey değildir . . Bu gölge oyununun en tutkun sevdalıları da dövüşçülerin kendileridir.