Gönderi

364 syf.
·
Puan vermedi
Sinemanın imajları da dahil olmak üzere her şey belgelenebilir bir nitelik kazanmıştı. Kaydedenin imajları izleyicinin ve kayıt altına alanın birlikte “görüyorum” dediği bir alan oluşturdu kendine. Video imaj, insanın kendini görebildiği, tanıyabildiği bir ayna haline dönüştü. Doğanın diyalektiği içerisinde kameranın kendisini de kattığı bir bütünlük söz konusuydu artık (Vertov). Maurice Blanchot’nun edebiyat tartışmalarında formüle ettiği “konuşmak görmek değildir” sözündeki yüksek görme yetisi video’da somutlanmıştı. Baker’in deyişiyle “Ne zaman ki bir film anlatılabilir olmaktan çıkar, asla aktarılamaz hale gelir, o zaman film bir gerçektir, dilsel sanallığından kurtulmuştur”. İmajın bugün kitlesel baskı araçlarıyla esir edilmişliği ancak, mekan ve zamandaki hacimsel varlığında şiirsellik yakalanarak bertaraf edilecek İmajların özgürleşmesi arayışı, zorunluluğu nasıl doğdu? Hareketle yaşamı dönüştürmek inancının hayal kırıklığıyla sonuçlanması, aksiyonun imajı olarak bildiğimiz sinemayı sona erdirmişti. II. Dünya Savaşı’nın yarattığı olağanüstü yıkım. Nazilerin titizlikle kayıt altına aldıkları soykırıma dair belgelerin savaş sonunda Naziler tarafından yok edilmesi, sinemayı eli kolu bağlı bırakır. İtalyan yeni gerçekçiliğinde örneğini bulan tanıklık değerleri yere düşen bayrağı alıyor eline. Perdedeki karakter görüyor, maruz kalıyor. Elinde gerçekliği tüm çıplaklığıyla gösterecek belgelerden yoksun ama olayların tanığı niteliğinde bizatihi bir belge olarak düşünüyor. Zaman burada eskisi gibi hareketin bir işlevi değil, onu da kapsayacak şekilde yekpare bir varlık olarak geri dönüyor sinemaya. Zamanın imajı.
Beyin Ekran
Beyin EkranUlus Baker · Birikim Yayınları · 2011138 okunma
·
667 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.