Gönderi

575 syf.
10/10 puan verdi
·
20 günde okudu
Kayıp Zamanın İzini, anlatıcının bilincinde hatıralarına yaptığı yolculukla sürmeye devam ediyoruz. Bakalım bu yolculuk bizi nereye götürecek? Anlatıcının bu yolculuğu nereye vardıracağını -aslında bir yere gitmediğini bilsem de- iyice merak etmeye başladım artık. Biraz uzun olan bu kitap sayesinde yolculuğa nasıl, nereden başladığımı da unuttum gibi. Yazarın anlattıkları, uyku ya da uyku ile uyanıklık arasındaki hatırlamaları, tahayyûlleri değil de sanki o anda yaşıyormuş da anlatıyormuş gibi hissetmeye başladım. İki bölümden oluşan kitapta, ilk bölümde Dreyfus Olayı temele alınarak dönemin siyasi tablosu çizilmeye çalışılmış. Proust, Dreyfus Olayı’nı adeta turnusol gibi kullanarak kahramanlarını Dreyfus taraftarı ya da karşıtı şeklinde kategorize etmiş. Anlatıcı, dolayısıyla yazar -Kayıp Zamanın İzinde’nin aynı zamanda otobiyografik bir eser oluşundan- Dreyfus’la ilgili görüşünü açıkça belirtmese de babasıyla ilgili verdiği bölümlerde Dreyfus yanlısı olduğunun ipucunu veriyor okuyucuya. Proust’un annesinin Yahudi olması ve annesine aşırı düşkün olması da belki etkilemiştir bu görüşünü. Kitabın ilk bölümünü okumayı akıcılık açısından daha çok sevdim. İkinci bölümde, diğer kitaplarda da olduğu gibi insanı, davranışlarını, duygularını mikroskop altında incelemeye devam etmiş yazar. Dönemin sosyete hayatını o kadar ayrıntılı işlemiş ki, bu bölümlerde ilgiyi canlı tutmakta biraz zorlandım. Selamlaşma sırasında eğilirken oluşan açıya ne kadar anlam yükleyebilirsiniz? Proust, burada iki insan arasındaki yaşanan, yansıtılan ve aslında yansıtılmak istenen davranışla ilgili o kadar ayrıntılı çözümlemeler yapıyor ki hayran olmamak mümkün değil. Bunun gibi kitapta, uzun tasvirlerle pek çok psikolojik, sosyolojik çözümlemeye tanık oluyorsunuz. Proust, sosyetenin adeta ipliğini pazara çıkarırken kendisi eleştirmese de kitap boyunca sosyeteyi yerden yere vuracak iki yüzlülüğü, sahtekârlığı, ahlâksızlığı uzun uzadıya anlatıyor. Ben burada takıldım. Kitabı okurken beni kızdıran sosyete Proust’u kızdırmıyor hatta hayranlık bile besliyor sanki. Ona, bunu yaptıran ne merak ettim? Kendisinin de içinde olduğu hayatı, o hâliyle kabul edip sevmesinden belki. Kitabı bana sevdiren yönlerden biri de yazarlarla ve sanatla iligili yapılan benzetmeler, tasvirler oldu. İlk iki kitaba göre kitapta fazlasıyla kullanılan kişilerin sonu gelmez prens, prenses, dük, düşeslerin arasında kendimi kaybetsem de Proust’la geçirdiğim zamanlardan çok mutluyum.
Guermantes Tarafı
Guermantes TarafıMarcel Proust · Yapı Kredi Yayınları · 20201,488 okunma
··
31 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.