Gönderi

128 syf.
8/10 puan verdi
·
25 saatte okudu
“söylenmesi gereken ne varsa söylemeye çalıştım” Tarık Tufan, kitap ve kimi zaman kirpiklerimize konan kimi zaman göz çukurlarımızdan uçan uzak diyarlara doğru kırlangıcalar hakkında ne varsa söylenmesi gereken söylemeye çalıştım bu incelemede. “Ve sen kuş olur gidersin” kitabı ile başlayan, kütüphanemde esen Tarık Tufan rüzgarı olağanca şiddeti ile devam edecek bundan sonra. Aslında hayatın tam da ortasında duran, birçoğumuzun birçok kez dinlediği bir konu üzerinden ilerliyor kitap… dışardan bakıldığında oldukça iyi bir hayatı olan, iş yerinde patronun gözdesi, ki bu gözdelik durumu şirketin diğer bütün üyeleri tarafından kıskanılıyor. Hem de gündeki teyzelerin “gözü olanın gözü çıksın” diyeceği kadar bir kıskançlık bu. Ve aynı gün teyzeleri tarafından ideal damat adayı özelliklerini taşıyan bir adam asıl oğlanımız. Tabi bunların hepsi sadece buz dağının görünen kısmı. Bir de buz dağının sular altında kalan kısmı var ki asıl hikaye oradadır, her ne kadar birçoğumuz bunun farkında olmasak da. Kahramanımızın buz dağının sular altında kalan kısmında; aslında birçok kez okuduğumuz, duyduğumuz, hatta bazılarımızın birebir yaşadığımız bir hikaye var. İlk başlarda salonun başköşesine asılacak kadar güzel ve huzurlu bir aile tablosunun sonradan çatı katına atılan eski bir tabloya dönüşmesi hikayesi kahramanımızın sahip olduğu. Hikaye sonucunda: mutsuz bir anne, terk eden bir baba… ve bütün bunlara rağmen –genellemelerin aksine- başarılı olan bir çocuk yani asıl oğlanımız, tabi bu “başarı” çarkları arasında ruhumuzu ezen sistemin tanımladığı “başarı” (iyi bir iş, iyi bir para…). Asıl oğlanımızın altan altan –kimi zaman da oldukça belirgin- bir şekilde bu sistemi eleştiriyor. “Kızıldeniz’i geçmeyi başarmış ve tanrılık peşinde koşan birileri insan kalbiyle besleniyor. Onlardan kurtulmalıyız” diyor asıl oğlan ve sıra kendi kalbine geleceğini de biliyor. Sıra hepimize gelecek, hatta birçoğumuzun kalbi çoktan akşam yemeği yahut beş çayında ikram edilen bir elmalı turtaya dönüşmüş durumda. Karanlık bir aile ilişkisi, sistem, Kudüs göndermeleri ara ara derken ee aşktan bahsetmeden olmaz tabi. Aslı oğlanımızın bir de Lola’sı var, yani Suzan, yani asıl oğlanımızın ruhundaki kafesten kaçan kırlangıçlarının yol arkadaşı. Bir de hayatının her anında aniden karşısına çıkan meczup bir amcamız var hikayede. Bu meczup amcamızın hikayedeki görevi asıl oğlanımıza gönlünün yolunun haritasını nasıl okuyacağını göstermek. Tarık Tufan’ın samimi üslubu, bilindik bir hikaye olmasına karşın iç dünyaya biraz daha dönük olarak anlatımı kitabı basit bir hikaye olmaktan çıkarmış. Yapabileceğim tek eleştiri bazı şeyleri söylerken ki üslubu –aynı sayfada lanet kelimesini birden çok kullanışı mesela- sıktı fakat kitabın geneline baktığımda takılınılmaması gereken ufak bir detay olarak kalıyor bu. Sistemin esareti altında kalan ruhlarımızı bir an önce ‘ kırmızı balonlarla ‘ gökyüzüne ulaştırabilmek ve -asıl oğlanımızın yaptığı gibi- kalplerimizi, kırlangıçlarımızı tutsak eden kafesleri kırabilmek, kuş olup gidebilmek umudu ile… Kitapla kalın…
Ve Sen Kuş Olur Gidersin
Ve Sen Kuş Olur GidersinTarık Tufan · Profil Yayınları · 20189,1bin okunma
··
6 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.