Tanıl Bora'nın Birikim, Toplum ve Bilim gibi dergilerde yayınlanan yazılarından derlenen bu kitabın esas amacı, Türkiye'de lincin bir rejim olarak uygulandığının kanıtlanmasıdır. Kitabın başlangıcına lincin tanımı ve -hâlâ kuşkusu olanlar için- neden kötü olduğu ile ilgili bir bölüm koyan yazar, sonraki kısımları kronolojik olarak Türkiye'de yaşanan linçler üzerine yazdığı yazılara bırakıyor. Kitabın son bölümünde ise, 2002-2013 arasında Türkiye'de gerçekleşen linç vakaları sıralanmış.
Hukukta, bir kişi suçu kanıtlanana kadar masum kabul edilir ve bu ilke de "masumiyet karinesi" olarak adlandırılır. Bu, hukukun temelini oluşturan ilkelerden biridir; zira tarih çok kötü eylemlerle suçlanarak öldürülen masumlarla doludur. Ancak bilindiği üzere, devletin en üst kademelerinden yargılaması devam eden kişiler için "bunlar terörist" denilen bir ülkede bu ilkenin işlemesini beklemek saflık olur. İşin kötü tarafı bu yargısız infazın aynısı halk nezdinde de sık sık gerçekleşir. Herhangi birisinin "Bayrağa küfretti", "Bunlar PKK'lı", "Ahlaksızlık yapıyorlar" söylemi üzerinden ilk defa gördükleri birisinin kafatasına tekmeler savuran azılı kalabalık dışarıdan bakıldığında vahşi bir hayvan sürüsünden pek ayırt edilemeyecek şekilde davranır. Tabii ki bu kalabalık yargılanmayı bir yana bırakın çoğu zaman "Halktan sert tepki", "vatandaş üzerine düşeni yaptı" vb. söylemlerle pohpohlanır.
Tanıl Bora, hem bu linç dinamiklerinin nasıl geliştiğini hem de bunun devlet eliyle nasıl kontrollü bir şekilde kullanıldığına dikkat çekiyor. Bazen bir tehdit unsuru bazen de bir sindirme politikası ile işleyen bu sürecin Türkiye'de bir yönetim biçimine tekabül ettiğini tarihsel verilerle temellendirmeye çalışıyor. "Eee onlar da hak etmişler canım!" diyenlerden olmamak için, okuyun, okutun.