Bazı anlar vardır hiç bitmesin istersiniz, aynı şekilde bazı kitaplar, bazı şarkılar, bazı şiirler…
Bu kitap bitti ama anlatılanlar; yani insanın kendini arayışı hiç bitmeyecek bana göre…
Bazen buldum sanacak tamam diyecek belki ama yanılacak. “Çünkü biz insanız; zayıfız, riyakarız, korkağız, alçağız!”
Kaan Murat Yanık ile tanışmam Butimar kitabıyla olmuştu ve çok sevmiştim. Günümüz yazarlarıyla kendi aranda gerçekten bağ kurabilmek çok kolay değil. Ben sanki o bağı kurabildim bu yazarla; o arayışlar, kayboluşlar vs beni kendine çekmiş olabilir.
Yazarı eleştirenler, beğenmeyenler yazdıklarını "yeterli" bulmayanlar olabilir ama bunları da elle tutulur bir sebeple sunmak gerek diye düşünüyorum. Sen neden sevdin diye sorarsanız, yazarın yazdıklarında anlam arayışlarım, kendimi bulma çabalarım, yazarken çıktığı yolda beni de yanında götürmesi ve o yolda girdiğim çeşitli duygular bana keyif veriyor. Belki herkese bu sebepler yeterli gelmeyebilir. Bana geldi diyelim. Yazarla beraber çıktığım bu yolda yazarın değimiyle “Yollar bana esas olanın varmak değil yürümek olduğunu öğretti.” diyorum.
Kitaba gelecek olursak;
Uzakların Şarkısı aslında bir kaçış -buna ister kendinden kaçış, ister insanlardan kaçış deyin sonuçta ikisi de aynı kapıya çıkıyor- ile başlıyor. Yazarla beraber tren yolculuğuna başlıyorsunuz ve bir hikayenin içine giriyorsunuz. Bir yazarın yeni romanını yazmak için inzivaya çekilmesi diyelim. Yolculuk Kars’a.
Burada yaşanılanlar ve yazarın romanına başlaması ile devam ediyor hikaye. Sonrasında ise öyle bir kapı açılıyor ki bambaşka bir aleme geçiş yapıyorsunuz. Şaşırmamak, kaybolmamak elde değil. Zencefil sen neler yaşamışsın bee…
Daha fazla yazılabilir ama bu bambaşka dünyanın içeriğini buraya yazmak pek mantıklı gelmiyor bana. Okuyup o yolculuğa çıkıp, keyfini yaşamanız dileğiyle.