Gelmedi elimizden, elimizden gelmedi
Kalabalık halde oturulan sofralarda kendine ekmek uzatmak gibi
Sana olan duygularım
Hiç gitmediğim deniz aşırı ülkelerde anılar edinmek şimdi
Yürüdüm, ki yürümek bir yalnızlığa kol kanat germek halbuki
Sırasıyla okunuyor mirasçılar üzgün
Kanatsız kalmış yarım uçurtma
Artık tren uğramayacak bir bir istasyon
Tedavülden kaldırılmış birkaç bozuk para
Hüzünlenmemiz bile eksik
Sanki çağlar öncesinden kalma bir acıyı
Eskittikçe eskitiyoruz kafiyeler huzurunda
Bana balık tutmayı öğreten şairi ben neyleyim?
Uçurtma da kalmadı sonra çocukluk da
Ki çocukluklar,
İnce bir dal parçasının ucunda küçük bir bohça
Hep karşıdaki dağların ardında
Sen çağırdın ve koşa koşa gitti sanki
Ey umutsuzluk! Senin kalbin kaç yaşında
Hep mi bir koyup on aldın
Baksana koskoca gezegenin sahibi sensin
Gelmedi elimden, elimden gelmedi
Söylemek türküsünü çıkarlar uğruna
Dostluğun ve adı unutulmuş iyi şeylerin
Fakat kabul, sizin de dininizin ibadeti buymuş.