Polisiye kitapları okumayı sevmiyorum. Belki işimi mesai saatleri bitiminde hayatıma taşımak istemediğimden olsa gerek diye düşünsem de, asıl mesele polisiye romanlarını okurken anlatımın bana çok komik gelmesinden kaynaklı. Hakikatten okurken çok gülüyorum. Yazarlar genellikle; Arka Sokaklar dizisinden esinlenerek karakterleri belirleyip olayları şekillendiriyorlar. Ama inanın ki o dizi ile uzaktan yakından alakamız yok. Hiç bir zaman bu denli aile birliği derecesinde iş arkadaşlarına bu kadar da anlayışlı üstlere sahip olmadım. Bir de Behzat Ç vardı ki, zannedersiniz teşkilatta hiç disiplin tüzük yok:)
Sayın Polisiye Roman Yazarları;
Tunceli'li olup; Elazığ'lıyım , Elazığ'lı olup Malatyalı'yım, Malatya'lı olup Sivas'lıyım diyerek batılı olmayı lütuf zanneden, buna rağmen ben Şafiiyim abdest aldığımda bana dokunma abdestim bozulur, aleviyim ramazan ayında oruç tutmam diyebilecek yürekte memurlarla çalıştım.
Para ödememek için WC lerde kimlik göstermeye kalkan hatta bunu verilmiş hak olarak kabul edip itiraz edildiğinde kavga çıkaran memurların yanı sıra, aldığı maaş ile hiç bir kanı bağı bulunmayan öğrencileri okutan bunun duyulmaması için elinden gelen gayreti sarf eden adam gibi adamlarla çalıştım.
Şirin gözükmek için gündemim gerektirdiği gazeteleri okumadıkları halde sırf tarafım bu işte demek için araçlarının ön camlarında sergileyen zavallıların gündem değişince birden bire sahte milliyetçilik ahkamlarına tanık olurken, Ahmet Kaya da dinlerim, Orhan Pamuk , Zülfü Livaneli de okurum ben neysem oyum diyerek ruhuna ihanet etmeyenleri de gördüm.
Saçlarım sarı olduğu için (boya aslında :)) ) ''ben amir karısıyım sadece benim saçlarım sarı olacak değiştir rengini'' diyen , eşleri bir rütbe alırken kendileri iki rütbe atlayan densiz amir eşleri ile de didiştim, çocuğum hasta olduğunda benimle birlikte hastanede sabahlayan halen dualarımda yer alan vefalı amir eşlerini ise her daim saygıyla andım.
Eskiden sadece hemşehricilik gruplaşmalarına maruz kalırken; ''toprağım, memleketlim '' korumalarını üzülerek seyrederken o günleri arayacak zamanları yaşadım.
İbadet etmeyen, eden, alkol alan almayan, işinden çıkıp hemen evine giden, gitmeyen kategorilerinin oluşturulduğu, birbirine zıt iki karakterin aynı ekip aracında düşmanlık beslediklerini iki tarafın da kişiliklere saygı duymadan açık arayarak kaba tabirle satışa getirme oyunlarından nefret ettim.
Bunları bilmiyorsunuz evet bilemezsiniz de. Yani yazmayın polisiye romanları.
Ayşe Kulin 'in her ne kadar kitabın türü polisiye olarak belirtilmemişse de konusunun belirlenmediği bir olay içerisinde buluyorsunuz kendinizi. Casusluk, örgütler, polisler, tanık korumalar var. Ama dediğim gibi olay ne öğrenemedim. Bir iki yerinde bir kaç terör örgütü gündemi yazmak adına anlatılıyor ama inanın onu da anlamadım. Sayın Ayşe Kulin, sen biyografi yaz, Kardelenleri yaz, ama illa gündemde satış yapar kitaplarım diye düşünerek açıkça ifade edemediğin olayları polisiye kisvesi altında yazma lütfen.
Niye mi okudum? Bir yazarın bir çok kitabını okumuş isem diğerlerini de okumalıyım zaafından kaynaklı bir hata.
Okumanıza değecek hiç bir tema yok. Okudum hata ettim, okur musunuz bilemem. Gerisi size kalmış:)