Gönderi

186 syf.
10/10 puan verdi
Okurken şu bölüme geldiğimde benim de ayağım öyle acıdı öyle acıdı ki bende ağlayamadım ve kimselere ben de söyleyemedim. 'Acıdan başım dönerek şişe kırığını ayağımdan çıkarmaya çalışıyor, alçak sesle inliyor, kanımın ırmağın kirli suyuna karıştığını görüyordum.' Peki ben nasıl yaşadım bu olayı, ya 4 ya da 5.sınıfa gidiyorum ilkokul. Yurtta kalıyorum ve bir okul çıkışı. O zamanlar plastik toplar ucuzdu ve bir kaç arkadaş 25 kuruş çıkarınca alabiliyoruz. Bizde oda arkadaşlarımla bir plastik top aldık oynuyoruz arada yemek sırası beklerken falan. O gün de canımız çok sıkıldı yukarıda çünkü aşağı inmek yasak hava soğuk olduğu için. Bizde aldık topu odada başladık oynamaya derken aynı zamanda kuzenim olan oda arkadaşım topa bir vurdu lambaya değdi ve lamba kırıldı bende tam altındayım lambanın. O an birden debeleniverdim ve ayağıma 4 parça cam kırığı battı. İlk önce acısını hissetmedim ama sonra... Derken baktık ki her yer kan oldu, öğretmenlerimize söyleyemeyiz çok kızarlar. Ne yapalım derken, ben oturdum ve tırnak makası kolonya peçete falan istedim arkadaşlarımdan, getirdiler ama bir yandan da ne yapacaksın yapamazsın falan diyorlar, dedim yalnız bırakın beni, halledeceğim. Şimdi olsa asla dokunamam, küçücük kesikte bile içim ürperir. O an nasıl bir korku, nasıl bir çocukluk cesaretiyle, ayağımdaki 4 parça camı çıkardım ve ayağımı bir şekilde sardım. Arkadaşlarımda odayı falan temizlediler. Yani suçumuzdan eser kalmadı. Yaptığımız suçtu biliyordum ve hala izini taşıdığım bir yaranın sebebiydi ama çocukluk işte anlayamıyoruz anlasak bile devam ediyoruz onu yapmaya. Zeze'nin de farkında olduğu ama yapmaya devam ettiği gibi. Okurken gülümsemem, kızmam, duygulanmam, bazı bazı çocukluğuma gitmem eksik olmadı. Zeze'nin her yalnız kalışında, annemle babamın beni ablama emanet edip dayımlara oturmaya gitmelerini hatırladım. O kadar ağlardım ki "beni de götür anne" diye... Bir çok kere ağladığımla kalırdım ve geri geldiklerinde onlarla konuşmayacağım diye kararlar verirdim kendi kendime oysaki onlar gelene kadar çoktannn uyumuş olurdum sabaha da her şeyi unuturdum. :) ... İlk defa bir kitabın inceleme bölümüne bu kadar uzun yazdım fakat pek inceleme olmadı tabi :/ Ufacık değinecek olursam Zeze'nin kitabı öyle güzel, öyle masum bir kitap ki okumaya doyamadım diyebilirim tabii ki üzüldüğüm kısımları çok oldu ama Zeze'nin masum hallerini bırakmak hiç istemedim. Son olarak kitabı bitirdiğimde 'Portuga' yı' düşünerek neden ki bilmem youtu.be/mMXBUnQozWE bu şarkıyı dinledim. :)
Şeker Portakalı
Şeker PortakalıJosé Mauro de Vasconcelos · Can Yayınları · 2022232bin okunma
··
15 görüntüleme
Ramazan Kudat okurunun profil resmi
Ben de anlatcam. Orta sona giderken. Kuzenlerim bizde yatıya kalıcaktı. Neyse biz uyumadan şakalaştık dövüştük falan. Dedim bu kadar kafi ben odama çekiliyorum istirahat edicem. :P Yorganı çektim uyuyorum. Bu melun, bu şeytan sen git bilgisayar masasına çık oradan üstüme atla. Ben şehadeti tersten getirip cehennemi boyladığımı sanıp bir yandan da bu kaçlık bir deprem ola ki diye düşünürken bu üstümden çekildi. Ben de sağ elimle yorganı kenara atcam ama bir sorun var. Atamıyorum. Meğer sağ elim bileğin altından kırılmış. Çatlak baston gibi hiçte simetrik olmayan bir şekilde duruyor. Biz napacağını bilmeyen iki avanak birbirine bakıyor. Dedim şimdi gidip içerdekilere göstersek babam bunu balkondan fırlatır. Sabaha kadar idare edelim. Babam işe gidince annemlere sığınırız artık. Sabaha kadar idare etsin diye de kuru boyalarla destekleyip a4 kağıtla bileğimi alçıya aldık. O gün bugündür titremeden düz çizgi çekemem ama o kırık kolla sabaha ladsr nasıl durdum hatta uyudum anlamıyorum. Eyyorlamam bu kadardı. Sana da bana da geçmiş olsun vesselam :D
Hatche okurunun profil resmi
Geçmiş olsun :) Çocukluk işte ne kadar hassas olsak da bir o kadar da korkusuz ve de acıya dayanıklı olabiliyormuşuz. :)
Anıl okurunun profil resmi
İçinde "Ah zeze..." geçmeyen bir şeker portakalı incelemesi bayıldım.
Hatche okurunun profil resmi
Teşekkür ederim :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.