Merhaba arkadaşlar..
Öncelikle şunu belirteyim, Nazan Bekiroğlu benim için apayrı bir yazardır, daima ayrı bir kefede tutmuşumdur :) Isimle ateş arasında uzun zamandır kitaplığımdaydı, 1K da genel itibariyle 434 kişi okumuş sanırım, açıkcası şaşırdım, rakam bana cok az geldi cunku..
Okuduğum bikac yerde edebi yönü fazla olduğu için ağır bulanlar olmuş, fakat sizde Nazan Bekiroğlu sevenlerdenseniz, o kaleme aşina iseniz kesinlikle çok beğeneceksiniz.. Ben alıntı yaparken bi çok yeri es geçtim,yani bu es geçmiş halimdi :) Artık bu kadarcık olsun dedim:)
Iceriğine gelecek olursak, aslında iç içe iki öyküden oluşuyor, ilki yeniçerilerin kuruluşundan başlayıp hazin sonlarına kadar, yani ki Vak'a-i Hayriyye..
Canım yazar yeniçerinin o aşama aşama düşüşünü de guzel kalemiyle anlatıyor.
"Çünkü biz sâfiyeti bozulduğu için mahiyeti ve seyri bozulan askerlerdik." (Syf: 95)
"Bozulmayan ne kalmıştı ki biz bozulduğumuz zamanda?"
Osmanlıya ve onun yeniçerisine dair hikâyenin ilk yarısı ile ikinci yarısı arasındaki mesafe sabah ile yatsı arasındaki kadar uzaktı.(Syf:99)
Gökte uçan kocaman kuşun gölgesi yere düşüyordu hasılı. Ya da bulut, dağ üzerine karanlığını bırakıyordu. (Syf:103)
Kitabın ismine gelince,Osmanlı'da esame defteri mevcuttu,burada alınan yeniçerilerin bütün bilgileri yer alırdı.. Zaman geçtikçe isim çoğaldı, türlü yollarla isim yazdıranlar oldu.başka isimler yazıldı..bozuldu..çürüme başladı yapıda..Ve ateşle sona erdi.
Ikinci hikâye de bir aşka tanık oldum. Bi taraf kelâm yanı ağır basan aşık, bi taraf sevilen karanlık..
El hasıl bir kez deha cok sevdim naif yazarın kalemini.. Beni o denli sardı ki, İnci hanım' ın etkinliğine bir türlü başlayamadım..
Şimdi Kadın Ruhu' nu okuyabilirim..:))
Iyi okumalar dilerim..