Şuan hiç tereddütsüz bir şekilde söylüyorum ki üstümden bir kitap geçti... Evet evet bu kitabı okuduktan sonra ne düşünsem ne desem bilemedim. Kitabı bana hediye eden https://1000kitap.com/denizyelkeni ' ya teşekkür edip beni bir taşla iki kez ağlattığı için de minnetlerimi sunuyorum :)
*Yüksek doz alıntı içerir*
İnsan neden ölür Hatice
Ölüm neden vardır? (32)
Nereye gidiyorsun bırakıp beni (44)
Ne kadar içten yazılmış cümlelerdir bunlar bazen Hatice'nin söyledikleri bazen kendi yakarışları...
Kitabın hikayesini az çok herkes biliyordur. Şükrü Erbaş' ın "Merhametine sığındığı kadın"ının ardından yazdığı özlem dolu şiirlerinden oluşuyor.
Nasıl bir aşktır ki bu
"Ölümü senden mi öğrenecektim
Soluğu canımdan çekilen kadınım." diye iç çektiriyor ve
"Yastığını koklaya koklaya öğrendim
İnsan bir kere ölmüyormuş meğer..." diyerek her gün öldüğünü nasıl da dillendiriyor. Sen nasıl bir adamsın ki sonuna kadar sevdiğin kadının yokluğunu bile bu kadar dolu dolu yaşıyorsun.
Bir yandan sevdiğinin arkasından "İnsan ölünce yalnız kendisi ölmüyor"(49) diyerek ölenle ölünür mü diyenlere cevap veriyor.
" Seni çok özledim, çok
Ben gelene kadar çürüme ne olur." diyerek de aslında anlatıyor ölenle ölünmeyip sessizce ölümü beklemeyi...
"Harflerden binlerce Hatice yaratıp
Tek tek dokunuyorum hepsine"
Şiirlere aktardın sevgini yetmedi bize de dokundurdun mısraları...
Ne desem bilemiyorum sanki ne anlatsam ne kadar anlatsam hep az kalacak yetersiz gelecek. Saatlerce üstünde konuşmak istediğim kitaplardan biridir kendisi. Çizdiğim yerleri tek tek (ki bu kitabın %80 ine falan denk gelir sanırım) irdelemek üstünde konuşmak istiyorum. Kelime dağarcığım az geliyor yazamıyorum.
"Ben ölmeden sana ölüm yok, bunu unutma" diyen Şükrü Erbaş sana da Ömür Hanım'ına da ölüm yok ki artık nasıl olabilir.?
" Güzellik ölümle biter mi hiç" bitmiyor işte en iyi örneklerinden biri bu kitap.
Herkesin hayatında "iyi ki seninle yaşadım dünyayı" diyeceği bir ömrü olması dileğiyle...