Gönderi

824 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Bu kitap için diyebileceğim şey tek kelime olmak zorunda olsaydı eğer "Aşığım" olurdu. Ben daha önce böyle etkilendiğimi hatırlamıyorum. Pek çok kitabı sevdim, bayıldım ama bu kitabı okuduğum zaman, "Tamam." dedim. "En sevdiğim kitap bu!" demeye devam ettim. Aşkın bu kadar güçlü olması o kadar iliklerime işledi ki... Kafayı yiyeceğim. Kitap gözünüzü baya korkutabilir. 823 sayfa pek az değil sonuçta ama kendi içinde de birinci ve ikinci kitaba ayrıldığını söylemeden geçemeyeceğim. Belki yazarın uzattığını düşünenler olacaktır. (Bronz Atlı'nın arkasından gelecek iki kitap daha var.Ben ilk kitabı bitirdikten sonra dayanamadım ve ikinci kitabı pdf olarak okudum. Pegasus çevirileri diyorum, sen everest olduğunu bir kez daha kanıtladın. Yine de bu kadar arayı açmayalım lütfen.) Onlara bunu şiddetle reddettiğimi rahatça söyleyebilirim. Her şey kusursuz, ince işlenerek yazılmış. Yıl 1941... Almanya Sovyet Sosyalist Cumhuruyetler Birliği'ni işgal etmiş, savaş başlamış ve tam o gün her şekilde hayatı değişmiş. Spoiler vermeden anlatmam çok çok güç. Şunu söyleyebilirim ki Tatyana ve Alexander(Alexander'ın çilesine değinmek isterdim lâkin Instagram sağolsun. Yeterli karakter vermiyor.) için 22 Haziran 1941'den sonra hiç kolay olmadı. Tüm kitaplarda böyle başlar belki ama bu kitap gerçekten zorluğu işliyor. En spoiler vermeden söyleyebileceğim şey; Leningrad'ın eşsiz karında, kışında Tatyana ailesi için bir şekilde yemek bulabilmek için çabalıyor. Savaş var, kıtlık var... yiyecek yok. Ailenin fazlalık olarak gördüğü, en küçük bireyi olduğu için daha yükü ağır. Ikiz erkek kardeşinin babasının isteği(baskısı) yüzünden kampa gitmesi ve sonra ki aşamada ona ulaşamamaları da cabası... Bu noktada da ne kadar imkansız olsa da Alexander var. Ah Alexander... Asıl spoiler sen olursun. Senden bahsetmeye kalksam yine kitaba başlarım diye çok korkuyorum. Tatyana'ya kızmıyor muyuz? Tabi ki kızıyoruz. Çünkü hep başkaları için çaba gösteriyor. Alexander en çok buna kızıyor ama en çok onu seviyor. Daha nasıl anlatırım bilemiyorum.  Mutlaka okuyun. Okuyun ki ne hissettiğimi anlayın. Aşk, savaş, aile, aşk üçgeni, nefret, açlık ve daha bir sürü duygu... Hepsi içime işlemekle kalmadı. Kazındı. Tekrar ikinci kitabi okuduğum zaman tekrar aynı duygulara boğulacak olmak... Mazoşist gibi hissediyorum. Söylemek istediğim o kadar çok şey var ki... Daha çok kitabı olsa, çevirisi olsa seve seve değil, öle öle okurum. Sevgili yakın arkadaşlarım ne demek istediğimi anladılar. Siz de okuyun ve bana gelin. Birlikte ağlarız. Siz de Orbeli'yi unutmayın!  
Bronz Atlı
Bronz AtlıPaullina Simons · Pegasus Yayınları · 20161,267 okunma
·
42 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.