Gönderi

336 syf.
8/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 7 days
Bir yerde okumuştum, bebeklik çağından itibaren kör-sağır ve dilsiz olan Helen Kellere, asıl körlerin kim olduğu sorulması üzerine cevabı şöyle olmuş; ‘‘Görme yetisiyle doğup etrafındakileri görememek’’ demiş. Bu soru ve cevabı kitabın içeriğine uygun bularak incelemeye giriş yapmak istiyorum.. Bu güzel kitaba dair en az onun kadar güzel bir şekilde inceleme yazmak için dün bitirmeme rağmen bugün yazmak istedim düşüncelerimi. Önce şunu belirtmek isterim, bu roman 1998 Nobel edebiyat ödülünü de kazanarak başarısını kanıtlamış. Romanın Yazarı Jose Saramago ise 88 yaşında 2010 senesinde hayata gözlerini yumarken aslında çok seneler öncesinde 1990’lı yıllarda) yazdığı bu kitap ile ölümüne doğru yaşadığı son zamanı içerisinde ki dönemi de ileri görüşlülüğüyle ortaya koymuş bir insan. Yazarın bu kitap da asıl amacı körlük metaforu üzerinden toplumun yaşamını ve duygularını, düşünce ve eylemlerini imgeleyerek anlatmak. Bunu yaparken hikayenin geçtiği yeri, yaşayan insanların etnik kökenlerini ve kimliklerini belli etmeyerek okuyucuya evrensel olduğunun mesajını vermek istemiş. Toplumun her kesiminden farklı özellikli ve farklı yaşlardaki insanlardan oluşan kahramanlarımızın kitap da çağrışımları meslek veya kişisel özellikleriyle ifade ediliyor. Kitabın hikayesine girecek olursam; Araç seyrinde iken trafik ışıklarında duran ve yanan kırmızı ışıktan sonrasını göremeyen bir adamın aniden kör olmasıyla hikaye başlıyor. Yalnız bu körlük emsallerinden farklı olarak daha önce hiç rastlanmayan bir körlük olayı şöyle ki muayeneler sonucunda hiçbir doku hasarı olmamasına rağmen ve körlüğün getirdiği kapkaranlık bir görüntü yerine bembeyaz bir ışıklar içerisinde kör olması sanırım ince bir mesajı da barındırıyor(Aydınlık bir hayat içerisindeki görmeyen gözler olarak). Bu olay yaşandıktan sonra arabasını hareket ettiremeyen ilk kör trafik ışıklarında ki karmaşıklığa yol açıyor.Bu sırada etrafına toplanan insanlardan biri olayı anlaması üzerine gönüllü olarak ilk başta içindeki iyi niyetle yardım ederek ilk körü isteği üzerine hastane yerine evine arabasıyla ulaştırıyor. Kendisi yaptığı bu iyiliğin ardından tam zıttı olarak da içindeki kötülük güdüsüne uyarak fırsattan istifade ederek bir kötülüğe eşlik edip körün arabasını çalarak devam ediyor fakat o da bir süre sonra körlüğe yakalanıyor. Bu arada evinde uzanmakta olan ilk körümüz karısının da eve gelmesiyle olayı kendisine aktarması üzerine karısıyla birlikte hemen çare aramak için göz doktoruna gidiyorlar. Göz doktoru teşhis üzerine bu vakaya şaşkınlıkla tepki vererek hastaya ertesi güne kadar zaman geçmesini tavsiye ediyor. O günün akşamına kendisi de evinde aynı körlüğe yakalanıyor. Bu körlük salgın gibi yayılırken hastalık öncesinde hiçbir belirtisi gözükmeden aniden, sadece içlerine kör olacakları hissi doğduktan hemen sonra körlüğe yakalanıyorlar. Ve gittikçe hikayede olayın başında ki kahramanlarımızın; ilk kör, ona yardım eden hırsız ve muayene eden doktor olan insanların çevrelerinde etkileşim ve iletişimde bulundukları herkesin resmen zincirleme halinde zamanla bu salgına yakalanarak körlüğün çoğalması devam ediyor, fakat tek bir kişi hariç, körlük ona bulaşmıyor. Tek kör olmayan bu kişiyi ise şöyle yorumluyorum; hayatın içinde de, her bölgede, her kesimde, her millette, mutlaka körlere veya düşünemeyenlere ışık saçan, yol gösteren, rehberlik eden veya insanlık değerlerinin azalmış olduğu, insanlıktan çıkmış toplumlarda bile hala insan kalmayı sürdüren, içinde insanlık bulunduran birileri mutlaka her zaman olabilir ki olmuştur da tarih bunlara tanıklık etmiştir, kendi yorumlamam bu şekildedir. Bu kör olan insanlara çözüm olarak hükümet yetkilileri boşta olan bir akıl hastanesinde (bu da ironi bir mesaj sanki) karantinaya alınarak tecrit edilip orada ki yeni bir yaşam hayatına sevk ediliyorlar. Hastanenin zorlu yaşamı ve hayatta kalma kuralları oldukça katı ve buna daha da zorluk ekleyen kör hastalarla birlikte bir yaşam mücadelesini, hastanede geçen olayları, insanların yaşam biçimlerini ve insanlık özelliklerinin değişkenliğini, her eylemin duygularla meydana geldiği ve bu aşamadan önce duyduğumuz gereksinimlerinin oluşup oluşmaması sonucu olarak ortaya çıktığını neden sonuç kuralı içerisinde inanç ve ideolojilerine de değinerek hikayede ortaya dökülüyor.İçlerindeki insanlığın zamanla ilkelleşmesini anlatan, ihtiyaçları olan gereksinimlerin olmadığında insanı insan yapan değerlerin, ilkelerin ve inançların kaybolmasıyla insanın düşüncelerin değişerek yaşamını nasıl şekillendireceğini de hikayenin içerisine aktarılmış buluyorsunuz. Görmenin aslında yaşamımızda duyularımız arasında çok daha önemli bir derecede olduğunu betimlemeleriyle ve duygulu sözcükleriyle kanımıza hatta iliklerimize entegre ederek damarlarımızda yaşatıyor hikayeyi resmen yazar. Bilimkurgu türünde olan bu kitabı okumaya başlayınca inanılmaz gerilimli ve akıcılığı olan hikayeyi elinizden bırakmak için geçerli bir sebebiniz olması gerekiyor yoksa okudukça merakla bağlanıyorsunuz. Karantinaya alındıktan sonra yeni bir hikaye başlıyor. Yeni bir dünya, yeni bir evrende sanki toplum hayatı baştan kuruluyor yada körler kendini yeni bir hayat da yaşam mücadelesi içinde buluyor. Kitabın içinde geçen deyimle cehennemden daha cehennem olan bu yeni hayatı aslında somut olan göz organları ile göremeyenler değil soyut olarak kalp ve yürek gözleri ile göremeyenler bu biçime getiriyorlar. İnsanın içindeki inanç ve insanlık duygularının aslında sağlam olmadığında nasıl yıkılmaya müsait olduğunu da aşılıyor okuyanlara. İçlerinde ki iyilik ve kötülük taraflarının ağır basan taraflarını ortaya çıkaran insanlar, kişisel menfaatleri için insanların haklarını düşünmeden kendilerini düşünerek, yaşamak için zorbalıkları, anlayışsızlık ve düşüncesizliklerini okumaya devam ediyorsunuz. Bu karantinada başlayan hayatın ilk kısımları baya heyecanlı akıcı geçerken kendinizi maceraya kaptırıyorsunuz fakat orta kısımlarında bu hayatın zorlukları, gerçek dünyadan da tanık olduğumuz veya duyduğumuz iğrençlikleri ve pis tarafı da ortaya çıkınca sindirerek okumakta biraz yavaşlayabilirsiniz fakat devamında onurlarını ve ahlaklarını kaybetmemeye direnen insanların yaşam mücadeleleri tekrar kitabın içine sizi çekerek hikayeye devam ettiriyor. Kitabın hikayesinin içinde aynı zamanda amaç edindiği yazarımızın bizlere vermek istediği mesajları da kelimelerin içinde cümlelerin altında bulabilmek için ağır ağır, düşünerek okunmasını tavsiye ediyorum. Kitabın vermek istediği mesajlara değinecek olursam ; Görmenin sadece görüntünün boyutundan, renk ve cisminden ibaret olmadığını, nesnelerin değil, eylemlerin ve hareketlerin etik ve ahlaki açısından da ifade ettiklerini görebilmenin mesajı veriliyor. Asıl görmemiz gerekenlerin tüm çıplaklığıyla somut olarak karşımızda bulunmadığını bazılarının düşüncelerimiz içinde saklandığını ve bunları içimizde ki gönül gözümüzle de fark ettiğimizde tam olarak beynimizde fikirleri kavrayacağımızı mesajını hissettiriyor insanda. Ve verilmek istenen mesajı başarılı derecede ancak bu şekilde verilebileceğine imza atmış yazarımız gerçekten. Her şeyden önce hikayenin ne kadar hayali bilimkurgu özelliği olsa da gerçek olabilecek kadar etkili yazılması insanın görebilmesine ve gördüklerine şükran sunmasına yol açıyor. Bazı farkında olmadığımız değerlerin farkına vardırıyor; temiz bir su ve yağmur gibi özellikle. Ben resmen gözlerim için şükranlığımı, banyo yapabilme gibi nimetin bile minnettarlığını duydum kendimde hikayenin içerisinde. Bu yönüyle de özellikle farkında olmayıp içlerinde kibir bulunan insanların eğer bu kitabı okurlarsa ne kadar çaresiz ve acizliğini hissetmelerinin faydalarına olacaklarını düşünüyorum. Kitabın ayrıca blindness isminde sinemaya da uyarlandığını bitirdikten sonra fark etmemin de ayrıca bir sürprizi oldu. Filmde tanıdığım simalardan olan Mark Ruffalo’nun da doktorluğa yakıştığını ve karısını oynayan kişinin de baya başarılı oynadığını ifade etmeliyim. Kitabı okursanız eğer filmi de izlemeniz ayrıca bir pekiştirme olanağı ve zevki sunuyor. Bunun ilk defa farkına vardım çünkü daha öncesinde tam tersi durumu gerçekleştirmiş ve bu yüzden açlık oyunları serisinin yalnızca ilk kitabını bitirebilmiştim konuya hakim olduğumdan dolayı. Beğenmediğim ve kötü bulduğum tek tarafı kitabın yazım kuralları, içeriğine göre üslubu maalesef aynı güzellikte değil. Çünkü konuşma diyaloglarında sıralama belirtilmemiş, konuşma çizgileri bulunmuyor gittikçe konuşma sıralarını takip etmek için baya odaklanarak dikkat etmek zorunda kalıyorsunuz. Bir diğer yandan diyalog bitiren noktalama işaretleri yetersiz, kim konuşuyor, kim cevap veriyor konuşma çizgileri de olmadığından bazen birden fazla okumak durumunda kaldım gerçekten fakat kitabı yarıda bırakma gibi bir düşüncenin akla gelmesini bırakın tam aksine okumayı bırakmak için bile kendinizi bırakamıyorsunuz yine de. Her ne kadar konuşma cümleleri fazla bulunsa da kitap içerisinde yine de buna uygun bir çözüm bulmasını dilerdim. Bundan dolayı da biraz okunması ve konusunun yoğunluğundan dolayı biraz yormuş olmasından dolayı Jose Saramogayla tanıştığım bu ilk kitabının bir devamı veya benzeri olan Görmek adlı kitabını da hemen arkasından değil bir müddet sonra okumayı düşünüyorum. Bu kitabı kendisi sayesinde okumaya eriştiğim için can dostum olan K.’a da teşekkürlerimi iletmeliyim. Okunarak mesajların farkına varıp ders çıkarıĺırken aynı zamanda keyifli bir macera yaşamak için güzel eserlerden biri olan bu kitabı okumalısınız. Helen Keller'in şu cümlelerinin kitabı okuyan okurlar için hislerini ortaya çıkaracağını düşünüyorum; "Yalnızca üç gün daha görebileceğinizi düşünün. Nasıl tüm ayrıntıları gördüğünüzü anlayacaksınız. Üç gün daha işitebileceğinizi düşünün. Her bir sesin, her bir notanın nasıl özlemle ruhunuza dolduğunu göreceksiniz. Yaşanacak üç gününüz kaldığını düşünün. Yaşamın tüm saniyelerini nasıl özlemle yaşadığınızı göreceksiniz " HELEN KELLER Ve bende derim ki; bu kitabı okuyup da bunların farkına varabilirsiniz,keyifli ve iyi okumalar dilerim. :)
Körlük
KörlükJosé Saramago · Kırmızı Kedi · 2022104.8k okunma
·
24 views
Hasibe Dal okurunun profil resmi
Kaleminize sağlık, verilmek istenen mesajı çok güzel aktarmışsınız ve doktorun karısına yüklediğiniz anlam çok yerinde bence de. Son olarak bu kitabı okuyan biri olduğum için incelemenizde kitabın içeriğine, özetine yer vermeniz beni rahatsız etmedi ama okumayan biri olsaydım gerçekten çok fazla rahatsızlık duyardım. O yüzden başında spoiler içerir gibisinden bir şey yazsanız okumayanlar için daha iyi olabilir. :)
Sefa Ayıcı okurunun profil resmi
Öncelikle teşekkür ederim övgülü yorumunuz için ve takdiriniz için gurur duydum. Fakat spoiler içermesi görüşünüze katılamadım hatta buna yazarken de azami dikkat ettim hatta farkedersiniz ki doktorun karısına bile fazla görüş belirtmedim. Benim yazdıklarım özet olarak değilde kitap üzerine görüş ve fikirlerim olarak yansıttığım kanaatindeyim. Olaylardan fazla bahsetmediğimi de belirtirim daha çok kitabın amacından ve bana geçirdiği fikirlerden söz ve hikayenin başlangıç kısımlarından ettim. Zaten bu düşüncelerimi yazma amacımda kitabın okunması için ilgi veya merak uyandırmak. Fakat yinede sizden isteğim sizde spoiler fikri belirten kısımlarını biraz daha belirtirseniz tekrar değerlendirmek isterim..
2 next answer
Gönül Gül Kaymaz okurunun profil resmi
👌👌👌
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.