Uzun zamandır okurken sinir krizi geçirdiğim, başımı duvarlara vurmak istediğim, içinde sevecek bir şey bulamadıkça goodreads puanını düşünüp bir mantık bulmaya çalıştığım bir kitap olmamıştı. Sevmediğim çok kitap okudum ama beni bu kadar sinirlendireni görmemiştim.
Baştan söyleyeyim, kitabı sevenlere lafım yok. Yalnız bana fan girl modlarında gelmeyin, gelecekseniz de sorularıma cevap vererek yapın bunu, lütfen. Bana kitabı sebepsizce, sebepli ya da başka bir şekilde sevdiğinizi söyleyebilirsiniz. Bu sorun değil. Ama aşağıda yazacaklarımın kitapta olmadığını iddia ederseniz biraz gülerim. Yine de sevinirim. Zira bunlar benim yanlış anlamamsa ve bana doğru halini gösterirseniz benden çok sevineni bulamazsınız.
Kitapla ilgili 35 bölüm boyunca sevdiğim bir yer bulamadım. Ne dil ne karakterler ne kurgu ne uyarlama ne herhangi bir şey bana mutluluk verdi. Bir şeyler olmalı, bu kadar sevildiyse eminim bir şeyler vardır diye düşünerek okudum da okudum. İşin aslı arkadaşımla birlikte okumasaydım bitiremeyebilirdim. Çünkü onunla kitap üzerine parodi sohbetleri yapmak, bu kitabın bana en çok mutluluk veren yanı oldu. 36. bölümden itibaren kitap hafiften canlandı, nihayet başı sonu birbirine bağlı birtakım olaylar meydana geldi de yarım bırakmayıp bitirebildim. O kısım da genel hatalardan muzdaripti ama en azından sıkılmadığımı, cinnet geçirmediğimi söyleyebilirim.
Önce kurgudan başlayıp sırayla karakterlere sövmeyi düşünüyorum. Hazırsak başlayalım.
Kitabın esas fantastik kurgusu güzel olmakla birlikte yazar bunu işleyemediği için gözümde bir değeri kalmadı. Kurguya dair en büyük hata kahraman anlatıcı tercihi olmuş. Bu da insanda acaba kendi kurgusundan çekiniyor mu, sorusunu oluşturmuyor değil. Kitabın en ahmak, en cahil, en sığ ve en boş karakterinin gözünden olayları verirken bu kurguyu işlemek zor olmasa gerek. Ne de olsa pek bilgi vermeniz gerekmiyor. (Tarihi belirsiz bir zamanda, periler ve insanların birlikte yaşadığı bir kıtanın öyküsü üzerine kitap. -Sıcak çikolata, duvar saati, doğum kontrolü, şemsiye var mesela ama at arabası ile yolculuk ediyorlar. Bunlardan ortalama bir zaman tahmin etmek benim için mümkün olmadı. Bu konuda bilgisi olan varsa beni aydınlatması çok güzel olurdu.- Periler ve insanlar bir savaş yapmış, topraklar "duvar" ile ayrılıp insanlar bir köşeye atılmış durumdadır. Periler kendi içlerindeki çekişmeler sebebiyle 7 ayrı Yüce Lord'un yönetimi altında yaşamaktadır. Ne idüğü belirsiz bir "Anlaşma" sebebiyle çok güçlü, ölümsüz periler insanlarla savaşmıyor, kendi hallederinde takılıyordur. İnsanlar hep olduğu gibi fakir, zengin sıradan hayatını yaşamaktadır. Elbette bu durumdan rahatsız olan periler ve insanlar vardır. Bu da serinin başlangıcına açılan kapı olacaktır. Falan filan.)
Araya katılan masal uyarlamasına gelecek olursak, bu yorumdan çıkamayız. Tek diyebileceğim bayağı güldüm. Bayağı. Bu kitapta gülecek bir şey bulduysam, tavsiyem ciddiye almanızdır. Çünkü sinir krizi derken şaka yapmıyordum.
Gelelim karakterlere... Feyre (Kendisine Fairy demeyi yeğliyorum.) ve ailesi en çok konuşacağım kişiler, eminim tahmin edebiliyorsunuzdur. Ablaları ve babası bencillikte zirveye oynayan, karaktersizlikte emsalsiz, asap bozmakta bir numara insanlardı. En komiği de tüm bu davranışları için Feyre sürekli içinden bahaneler uyduruyor, kendince çıkarımlar yaparak onların bu tavırlarına kulp takıyordu ama nafile. (Kahraman anlatıcı yazmayı beceremeyen yazarın araya kattığı bu detaylar, müneccimleri aratmayan çıkarımlar tabii beni ifrit etmekten öteye gitmedi. Öyle ki ailesine mi de daha gıcık oldum yoksa kızın onlar hakkındaki savunmalarına mı bilmiyorum.)
Feyre ise... Bir bela... Nefret sebebi, insanlıktan soğutan bir karakter. Sözde güçlü bir kadın yazmak isteyip de böylesine sığ birini başka kim yazabilirdi merak ediyorum. Her söylediği, her düşündüğünü, her çelişkili tavrıyla kitaptan soğuttu da soğuttu. Öyle ki Feyre olmasaydı seriyi severdim diye düşünmeye başladım. Size birkaç örnek vereyim. Mesela Feyre ona sebepsiz yardım eden biri ve ölmesini isteyen kişi ile karşı karşıya kaldığında, yardım edenden korkup nefret edebilen ve diğerine sempati duyabilen bir ruh hastası. Ah, o bir çelişkiler abidesi. Yaklaşık 40 sayfalık bir tekrar bölümü var kitabın. Size o kısımdan süzdüğüm, alıntı olmayan cümlelerle hislerimi anlatmak istiyorum. Biraz mübalağa olacak ama kusura bakmayın.
-Buradan kaçmalıyım, gitmeliyim, kurtulmalıyım!
+İstersen gidebilirsin, burada kalmak zorunda değilsin Feyre.
-Yemek yiyip öyle kaçayım. Önce güç toplamalıyım.
+Kapı şurada Feyre, istersen git.
-Beni burada ne kadar tutsak edecekler?
+Feyre, istersen GİT!
-Bir yolunu bulup gitmek için izin alabilirsem diye bir bıçak çalayım, bir çıkın hazırlayayım da elimin altında dursun.
Başka bir tekrar mevzusu...
-Karnım çok aç, yemek yiyeyim.
+Feyre gel, bir şeyler ye.
-Ölürüm daha iyi.
+Sen bilirsin.
-Çok açım. Yiyip öyle mi ölsem?
+Buyur, ye.
-Asla, asla yemeyeceğim!
+Zıkkım ye Feyre.
-En iyisi bir şeyler yiyip güç toplayayım.
Başka bir tane...
(Bu da kendiyle olan halleri)
-O bir ölümsüz, ona asla zarar veremem.
-Ne olur ne olmaz yanıma bir silah alayım.
-Aslında ona silahlarım zarar veremez.
-Şu bıçağı çalayım da elimin altında dursun.
-Ölümsüz ya, ona hiçbir bıçak zarar veremez.
-Umarım masadan bıçak çaldığımı fark etmez.
Şaka yaptığımı sanıyorsanız, kitabı okuyun.
Feyre, saçı başı yolunası bir karakter. Okurken tahammül etmekte o kadar zorlandım ki bunu anlatacak kelime yok. Onun saçmalıkları, çelişkileri bitmek nedir bilmez. Birçok örnek verebilirim ama spoiler olmasın diye yazmıyorum.
Gelelim başka bir mevzuya... Feyre gibi değil roman ya da didaktik bir eser okumak, çocuk kitabı bile okuyamayan ve okul yüzü görmemiş birinin kelime dağarcığı ve çıkarım noktasında bu denli "abartılı" olması acayip abes olmuş. İnsan sadece okuyarak mı gelişir diye düşünebilirsiniz ama eğer hayatı yalnızca yemek bulmak ve ateş yakmak olan bir insandan bahsediyorsak bu önemli bir detay. Kendince alfabe uydurmasına mı gülsem, freskten natürmorttan bahsetmesine mi yansam bilemedim. Bari kızı okuryazar biri yapsaydın yazar, eline ne geçti? Ay bir de buna dertleniyor, tripler falan atıyor işte cahilim ben hadi dalga geçin, tamam diye. Ama eline ne fırsatlar geçiyor da bir kere demiyor, böyle boş boş duracağıma okuma yazma öğreneyim diye. Niye? Çünkü o güçlü bir karakter. Sağlam bir kişiliği var.
Ay, ciddi anlamda yıldım bu yorumu yaparken. Eğlenemiyorum bile.
Tamlin ve Ryhsand'dan da kısaca bahsedeyim de Dex'e bir iki kelam edip yorumu bitireyim. Tamlin, yazarın gazabına uğramış masum bir karakter. Kitabın 35 bölümü boyunca adamın yaptığı hiçbir şey yok. Yine de yazar kurbanını gözüne kestirmiş ve ilk üç yüz sayfa boyunca anlattığı adamla çelişen tavırlar son kısımlarda başlıyor. Ben öyle çok da sevmemiştim kendisini ama yine de böyle gözden çıkarılmasını doğru bulmadım.
Ryhsand ise... Çok merak ettiğim bir karakterdi. Öyle övülüyor ki yıllardır, mükemmel bir erkek karakter beklemedim değil. Eğlenceli ama çok da cezbedici bulmadığım biriydi. Okurken hiçbir şey hissetmedim aslında. Tek sevincim kitaba girişiyle olay getirmesi oldu. Umarım, tabii ben devam edersem, diğer kitaplarda da bize bol bol aksiyon getirir. Eğer hata edip baştan almış olmasaydım seriye devam etmezdim ama sevgili paramın hatırı için zorlayacağım gittiği yere kadar.
Gelelim çeviri ve redaksiyona.... Kitabın içinde "tıpışlamak" ve "tünik" diye iki saçma sapan kelime, benim en taktıklarım. O kadar çok tekrar ediyorlar ki her tünik ve tıpışlamak gördüğümde kan beynime sıçradı. Sağı solu tıpışlamak istedim ama manasını bulamadım. Gözünüzü seveyim, şu organı kullanın. Öyle argo bir çeviri ki okurken inanamadım. Sırf şu çevirilerin korkunçluğu yüzünden dil öğrenmeyi kafaya koydum, yakın gelecekte değil ama bence bunu yapmalıyım.
Bu arada kitabın etiket fiyatı gayet normalken kağıt kalitesinin böylesine yerlerde olması da düşündürdü. Abartmıyorum, kitap elinizde matrix kaşığı gibi büklüm büklüm oluyor. İnsan düşünüyor, acaba bir kağıt yok mu?
Sözün özü, serinin ilk kitabı benim için bir faciaydı. Zihnim de şu an bu enkazın altında çırpınıyor. Eğer detayları görmezden gelebilir, Feyre'i yok sayabilirseniz alabilirsiniz. Aksi halde tavsiye edip de sizden küfür yemeyi göze alamam. :)