Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Yûsuf-ı Bîçâreyi Kardeşlerinin Çâha Attığıdır...
İki koluna girdiler, kuyunun karanlık ağzına getirdiler. Bir itekleme. Bir hamle. Tam o sırada içlerinden biri hatırlattı: Yûsuf'un gömleği! Yûsuf'un gömleği! Babamıza ne deriz sonra? Yûsuf'u hâin kurdun yediğini nasıl isbât ederiz yoksa? Her birinin eli bir yandan uzandı. Yûsuf'un sırtından, Yâkub'un daha o sabah giydirdiği gömlek çıkartıldı. Bir hamle. Bir darbe. Bir itekleme. Sâdece o kadar. Bir kuyuda yitmenin başlangıcı sâdece bu kadardır. Üçüncü boyutunu gönüllü terk etmiş kaç nakkaşa minyatür sahifesi, kaç mesneviye bölüm başı: "Yûsuf-ı bîçâreyi kardeşlerinin çâha attığıdır". Bağcıkları çözük sandaletlerinden biri Yûsuf'un, az öteye fırladı. Bedevînin armağan ettiği ayna, gömleğinin iç cebinden çimenlerin üzerine yuvarlandı. Yûsuf-ı bîçâreyi kardeşleri çâha attı. Az ilerde, içinden geçtiği hayatlar ve kurgusuna düşürüldüğü öykülerin artık uzağında âkıbeti merak edilebilir bir karaca. Karacanın âkıbeti, kanı Yûsuf'un gömleğine sürülmek oldu. En güzel kıssanın daha başlangıcında kaybolabileceği en güzel yerde kayboldu, yok oldu. Bir bıçağın sırtından uçuruma düşerken güzel gözlü karaca, kendisini öldürenle göz göze geldiği anda, ama neden, diye hiç sormadı. Bırakabileceği tek şeyi kendisini öldürenin gözlerine bıraktı. Ağladı. Gözyaşları kanı kadar sıcaktı.
Sayfa 38 - kalbin üzerinde titreyen hüzün... / Timaş Yayınları I 637 Aşk Klasikleri Dizisi I 1 / 41. Baskı Nisan 2012, İstanbulKitabı okudu
·
3 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.