GiDENİN GELMEDİĞİ YER'LE İLGİLİ BİR İNCELEME
Mehmet Sami Şepitçi bir yemen gazisi olan dedesi ‘Asker Ağa’yı görmemişti ama dedesini görenlerden dinlediklerini adeta yaşayarak anlatmış. Fakat sadece dedesinden dinledikleri ile yetinmemiş Osmanlı’nın tüm Yemen macerasını da enine boyuna araştırdıktan sonra bu kitap ortaya çıkmış.
Hatta o kadar ki, Şepitçi, dedesinin Yemen hatıralarını tam olarak anlamak için, Osmanlıca öğrenmiş ve Osmanlı arşivlerinde uzun süreli araştırmalar yapmış.
1517’de Yavuz’un Mısır ile birlikte halifeliği de ele geçirmesiyle sözde Osmanlı’ya geçen Yemen’de, terk ettiğimiz 1919 yılına kadar, yani 400 yılda yaklaşık beş yüz bin Osmanlı askeri şehit olmuştu.
Dünya nüfusunun toplam 600 milyon civarı olduğu o yıllarda ne olmuştu da 500 bin insanımız Yemen’de ölmüştü?
Bunlar için belki “öldü” demek bile doğru değildi. Zira Yemen “gidenin gelmediği yer”dir.
Gencecik insanlar gidiyor ve “öldü” haberi de dâhil, onlardan bir daha da hiçbir haber alınamıyor. Ve on, yirmi, otuz yıl geçince de onu öldü sayıyorsunuz.
İşte Şepitçi tüm bu soruların cevapları ve daha fazlasını kitabında anlatıyor, anlatmakla kalmıyor, sanki “Asker Ağa” dedesi ve sizi de alıp “eli Yemen gülü çemen” ellere Hudeyde – Cizan – Sana - Taiz şehirleri, Mefhak – Cahiliyye - Huş kaleleri, Şuûb – Hıraz - Mafke dağları, Yazil Köprüsü, Timsah Gölü, Süveyş Kanlı’na götürüyor, oralarda asker ölüleriyle beslenerek semirmiş kartal, çakal, kurt, sırtlanlarla karşılaşıyorsunuz.
Ve bu kitabı bitirdiğinizde "Yemen hakkında ben hiç bir şey bilmiyormuşum" diyor, eğer hâlâ takatiniz kaldıysa da şu Yemen türküsünü mırıldanarak derin düşüncelere dalıyorsunuz.
Havada bulut yok bu ne dumandır
Mehlede ölüm yok bu ne şivandır
Bu Yemen elleri ne de yamandır
Eli Yemen’dir gülü çemendir
Giden gelmiyor acep nedendir
Kışlanın önünde çalınır sazlar
Ayağım yalın yüreğim sızlar
Yemen'e gidene ağlıyor kızlar
Kışlanın önünde redif sesi var
Açın çantasını bakın nesi var
Bir çift potin ile bir de fesi var
Burası Muş'tur yolu yokuştur
Giden gelmiyor acep ne iştir