Gönderi

1965’in Kasım’ında Antakya 121. Jandarma Er Eğitim Alayı’nda askerlik hizmetini yerine getirmek üzere yola çıktı. “Daha önce benim Anadolu hakkında okul kitaplarından başka bir malumatım yoktu” diyor Karaca. “İlkokul hayat bilgisi kitaplarından bildiğimiz şırıl şırıl dereler, koyunları meler, ah beni şirin köyüm, orda bir köy var uzakta türü şeyler vardı kafamda” Ama gerek yolculuk esnasında gerekse askerliğinde durumun hiç de öyle olmadığını görmüş Karaca: “Anadolu’nun anlatılanlarla, yeşillikler içinde minarelerle mutlu insanlarla bezeli olmadığın gördüm. Ama bir yandan da fena halde İstanbul özlemiyle doluyum, Üç günlük evliyken askere gitmişim, eşimi düşünüyorum, anamı düşünüyorum, babamı düşünüyorum. Evimiz Bakırköy’de deniz kenarında orayı düşünüyorum. Tarifsiz kederler içindeyim.” İşte Karaca’nın kendi toplumunun kimliğiyle tanışması bu günlerde gerçekleşti: “Bir de baktım, orda askerliğini yapan birisi saz çalıyor. Ben düne kadar ‘ne garip, ilkel bir müzik’ diye düşünürken, bir de baktım ki benim o anda içinde bulunduğum hissiyatı o müzik canlandırıyor, o müzik dile getiriyor, anlatıyor, hiçbir Elvis Presley şarkısı o duyguyu anlatamaz. mümkün değil!”
Sayfa 18 - Ada Müzik
··
37 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.