Gönderi

194 syf.
9/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 31 hours
Hakkari’nin en yüksek rakımlı köyüne öğretmen olarak gelen bir adamın, 1 kış mevsimi boyunca yaşadığı ve tanık olduğu dramın öyküsünü okuyoruz. Kahraman, bir deniz kazasından kurtulup köye geldiğini, burada hem öğretmen, hem öğrenci olacağını, kazadan sonra geçmişini ve kendi yüzünü anımsamadığını anlatarak başlıyor. Bu, biraz da kendini arayış romanı aslında. Köyde okul, sınıf, defter, kalem yok. Çocuklar karda çıplak ayakla yürüyorlar. “Mantık burada ne garip bir sözcük!” Bir ağılı sınıf haline getiriyorlar. Öğretmen, malzeme satın almak için kent merkezine gelir. Kentteki tek kitapçı bir Süryani’nin dükkânıdır. Ve kitapçıda sadece 101 tane kitap vardır. Süryani kitapçı öğretmene 10 tane kitap, 1 harita ve 1 tılsımlı mühür verir. Roman boyunca uzunca bir süre, öğretmen birkaç denemesine rağmen, bu haritayı inceleyecek fırsatı bir türlü bulamaz. Bu simgesel anlatım, mistik ve gizemli bir havaya büründürüyor romanı. Kent merkezinden köye dönecek bir sonraki araç 2 gün sonra olduğundan, öğretmen merkezde zaman geçirir, berberde tıraş olur, uzun zamandır görmediği yüzünü aynada görür. Bu sahne, kendisiyle yüzleşmeye başlamasının bir simgesi bence. Milli Eğitim Müdürlüğü’ne gidip “ilgili”leri ziyaret eder. Odaya girdiğinde, felsefe, sosyoloji, mantık öğretmeni, masada uyuklamaktadır. Nefis bir simgesel bir anlatım daha… Köye döndükten sonra salgın nedeniyle çocuk ölümleri başlar. Köylüler öğretmenden medet umuyor, ne yapacaklarını ona soruyor. Öğretmen de kendisini sorumlu hissetmektedir. Bir dilekçe yazar, bir ulakla kent merkezindeki sağlık müdürlüğüne gönderir ve yardım ister, ancak beklediği desteği bulamaz; “Gelecek kimse yoktur Hocam” Çocuk ölümleri devam edince bir dilekçe daha yazar, bu sefer Ankara’ya, Sağlık Bakanlığı’na. “Bu dilekçeleri yazarak mı kendimi kurtaracağımı sanıyorum?” Sağlık Bakanlığı’nın yanıtı “Bilgilendik. Yollar açılınca bir ekip göndereceğiz.” Muhtarın kabullenmişliği ve herhangi bir çaba içinde olmaması da öğretmene garip gelmektedir. Bütün romanı anlatmayayım. Öğretmenin yalnızlık hissini muhteşem anlatmış yazar. Sinematografik kısa kısa sahnelerle, köylülerin öğretmenin evine gelişlerini anlatıyor mesela; ateşli bir hastanın sanrıları gibi… Biri geliyor öğretmenin evine, kısa bir şey söylüyor, gidiyor. Sahne kararıyor. Başka biri geliyor. Başka bir şey söylüyor, gidiyor, sahne kararıyor. Nefis bir anlatım! “Kendinden kaçamazsın!” “Kendinden kaçmak değil, tam tersi, kendi peşine düşmek benim burada yaşadığım.” Ve kahraman köyden ayrılırken köylülere veda sözleri : “Hiçbir şey alın yazısı değildir.”
Hakkari'de Bir Mevsim
Hakkari'de Bir MevsimFerit Edgü · Sel Yayınları · 201710.3k okunma
·
17 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.