Evet Erhan hocam, hem Nobel hem Oscar alan tek adam kendileridir. :)))
Başta İngiltere, Almanya, Hollanda, Finler hariç tüm İskandinavlar, Danimarka gibi bu uluslar, devrim denilen zilleti yapmamış (Bu benim fikrim elbette), gece gündüz başlarına taktıkları komik perukla her düşünceyi günlerce tartışmış, sonuçta tüm değişimi evrimle yaşamışlar. Latin ve Slavlar gibi kendi halklarının talebine kulak tıkayıp sonra da onları kıyımdan geçirmemişler.
ABD'yi de sayarsak şayet, Amistad gibi bir davayı bile ta 1839'da gündemine alabilmiş, eski başkan John Quincy Adams'ın (yanlış hatırlamıyorsam avukatları kölelerin) savunmasıyla köleliği mahkum edebilmişler. Başka halklarla değilse de kendi halkıyla barışık yönetimler hep onlarda olmuştur. Amistad'ın Türkçe versiyonuna baktım da Viki'de "1830'ların ABD'sinde sanayileşme yanlısı kölelik karşıtları ile güneyli toprak sahiplerinden oluşan kölelik yanlıları arasında hızla yükselen ve ilerleyen yıllarda Amerikan İç Savaşı'na yol açacak olan gerginliği işleyen bir filmdir." yazıyor. Ne kadar gerçekten uzak. Neyse.
Erhancığım, Adalet Cimcoz'du. En hüzünlü tonunu sesinin, yine Türkan Şoray'la, L.Akad'ın Vesikalı Yarim'inde kullanmış olmalı. Erken ayrıldı rahmetli. Filmin finali ezer yüreğini insanın. Hep derim, eğer bir melodramsa film, müziği illa da Muhayyer Kürdi olmalı diye.
Güzel bir pazar dilerim.