Gönderi

 Sadık Yalsızuçanlar - Aşk Kâğıda Yazılmıyor Palto, s.121-123 ve 131-132   Abdurrahim Karakoç Konuşması "Aşk Bir Defa Gelir Amma Pir Gelir"    Aşk nedir sizce? Aşkı nasıl anlarsınız, nasıl tarif edersiniz?    Her insan aşkı tarif etmiştir az çok. Bazısı yaklaşmış. Onları da hoş göreceğiz. Aşk bir duygudur. Yürekten bir duygu. Aşk göze de hitap eder, gönüle de hitap eder. Bazıları, ilâhi aşka gideceksin derler. Beşeri aşkı tatmadan nereden gideceksin? Hangi köprüden geçeceksin? Beşeri aşkın güzeli güzeldir. Ama duyacaksın o duyguyu. Tabii edep ölçüleri içinde bu. Günümüzde, filan filana âşık oldu, onu terk etti filana âşık oldu, diyorlar. Olmaz, diyorum ben; bir insana iki defa düşmez yıldırım. Aşk da budur. Bir defa düşer, ondan sonrası yok. Ha sever, hoşlanır, hal duyar ama aşk değildir. Aşk bir defa gelir ama pir gelir. Benim aşktan anladığım budur. Aşk maddi bir şey olmadığı için de anlatmakta belki acizlik çekerim. Zaten "Mihriban" şiirinin bir adı da aşk, parantez içinde. Aşka hudut çizilmiyor. Aşk kâğıda yazılmıyor. Yazılmıyor. Yazdığımız zahiri şeydir. Hududunu nereye kadar çizeceksin aşkın?" Onu da çizemiyoruz. Bir kördüğüm baştan sona tamamı. Çözemedim, çözülmüyor Mihriban. Bu düğüm çözülmemiştir henüz. Ama insanlarda mevcuttur bu. Aşk, dünya yaratılalıdan beri var. Kıyamet kopuncaya kadar da var olacaktır. Ama temizi var, kirlisi var.    Dünyadan ne umdunuz ne buldunuz bu bir ömür içerisinde? Bize biraz anlatır mısınız? Nedir dünya dedikleri?    Emre'nin "Cennet cennet dedikleri/Birkaç köşkle birkaç huri/İsteyene ver onları/ Bana seni gerek seni" dediği gibi. Dünya cennetin bir parçasıdır. Sularıyla ağaçlarıyla, dağlarıyla, ovalarıyla, insanlarıyla... Ama bunu güzel kullanmak, yerli yerinde kullanmak en iyisidir. Dünyaya bir şey umarak gelmedik. Çağırdılar, getirdiler bizi. Çekip götürecekler. O irade elimizde değildir. Fakat dünyadan umduğumuz bazı şeyler, sonradan zuhur etmiştir. Neler bunlar? İnsanların insanca yaşaması, sonradan insanların birbirini katletmesi, kimsenin kimsenin hakkına tecavüz etmemesi, yani güzellikleri paylaşmasıdır, insanlık budur. Bir ülkeden bir ülkeye giderken, dağdan dağa giderken hiç tereddüdünüz olmayacak ki dünya yaşanılır olsun. Yani biri beni soyar mı, biri beni öldürür mü demeyeceksin. Ama bu olur mu? Bizim hayalimizde olur. Olması da lazım.    Aşk sadece iki insan arasında olan bir şey midir? Yoksa kâinatın mayası mı aşktır? Bütün zerrelerin, bütün ağaçların, bütün tabiatın, kâinatın her parçasında bir aşk mı vardır? Bu aşk nedir?    Yağmurla topraktaki tohumun birleşmesi bir aşkın sonucudur, Yani aşk budur esasında. Ağacın çiçeğe durması bir aşka delâlet eder. Meyve bir aşktır. Suyun akışı... Bu suyu belki de aşk akıtıyor. Yoksa olduğu yerde dururdu buz kesmiş gibi, akıyor. Mevsimlerin değişmesi bir aşktır. Dünyanın dönmesi aşk iledir. Aşk olmadan dönerse sarhoş olur. Küt küt kendini bir yerlere çarpar. Ve maalesef, işte depremler diyoruz. Bu da aşkın kırıklarıdır. Olacak, olması da lazım. Böyle yaratılmıştır. imtihan dünyası gibi bir şey. Bilmiyoruz ki... Psikologlarımız ayrı, sosyologlarımız ayrı, öbür ilim adamlarımız ayrı, her biri bir çeşit anlatmışlar ama aşk bizatihi yaşanır. Anlatmaya da güç yetmez çünkü. Eksik korsun.    Aşık olduğunuzda yaşadığınız ruh halini bize anlatır mısınız? Neler oldu? Neler bitti? İç dünyanızda neler oldu? Neler hissettiniz?    Siz aşktan soruyorsunuz bana. Ben aşkı anlatamam. Yaşanır, anlatılmaz. Çünkü öyle bir duygu ki, lisanla ifadesi zor, hatta mümkün olmayan bir şeydir. Bunu sevenler bilir, hangi aşk olursa olsun. Fuzulî der ki: "Aşk imiş her ne var âlemde/İlim bir kıyl ü kal imiş ancak." Yani dünyanın her şeyini -aşkın dışında- basit bir mesele olarak telakki ediyor. Ben de öyle diyorum. Aşk güzel bir şeydir, iyi bir şeydir. Fakat bir defa olur. İki defa olmaz bu. Hiçbir zaman bir insan iki defa aşk yaşamaz. Birisi sahtesi olur, kopyası olur. Dolayısıyla bir tek aşk vardır. Bu da ifadeye sığmıyor işte.  Ben anlatamıyorum; kâğıda yazamadım, sınır çizemedim, düğümlendi çözemedim. Böyle bir aşk. Anlata anlata oluyorsa da yok, illâ yaşayacaksın. Zaten aşkı yaşamayan adam da dünyaya pek adam gibi gelmiş olmaz.    Bizim klasik aşk mesnevilerinde ve hikâyelerindeki aşk tasavvuru hakkında neler düşünüyorsunuz?    İnsan kendi cinsinden bir insanı da sevse, toprağı da sevse, sevse, rüzgârı da sevse, sevdiğinin Allah'ın bir lütfu olduğunu bilirse ve kendi için geçici ama dünya için baki olacağını derk ederse anlattığı her zaman aynı macera olur. Bulut her zaman bakidir. Bulutlara, dağlara, kurda kuşa şiirlerimiz var biliyorsun. O nedir? Kim veriyor bunları? Tabii düşünceye sevk ederse seni ne âlâ. Sanatkârım diyen insanın tefekkür ufku çok geniş olacak. Neyi niçin sevdiğini, ne kadar seveceğini bilecek. Sevginin de aşırı olmaması lazım, mantıklı bir seviyede belirli bir yere kadar sevilir. Öbür tarafa geçtiği zaman sevgisini tahrip eder. Ben bunları da düşünüyorum. Her şey kararında olacak. Zaten İslâm'da bir kaide vardır; ibadetin dahi aşırısını uygun görmüyor. Sevgide ifrata kaçmayınız.    Nefrette ifrata kaçmayınız. Ha, demek ki şiirde de ifrata kaçmayacaksın. Bir ölçü var, bir kıvamı var. O kıvamda durursa ne güzel, durmazsa başına bela olur. Sonra yazdığında faydadan ziyade zarar verir. Ben bunları düşünüyorum. Hiçbir yazdığımı nefsim için yazmadım ki, onlar dahi bir başkasına... Öbürleri de aynısını yapıyor.    Size bir şey anlatayım. Ben bir düğüne gitmiştim. Karşımda iki insan oturuyor. Karı koca olduklarını tahmin ettim ama doksan yaşında varlar. Sanatkâr çıktı, "Mihriban" türküsünü okudu. Arkadaşlar beni tebrik ediyorlar. "Ağbi, diline sağlık." filan. "Oğlum" dedi kadın, "Bunu sen mi yazdın?" "Ben yazdım, teyze." dedim. "Oy, senin dillerine sağlık, ne güzel yazmışsın!" dedi. "Siz de mi seviyorsunuz, teyze?" dedim. "Ne demek seviyoruz. Bunu sevmeyen insan mı olur ki!" dedi. "Ama şu bizimki var ya... " diye beyini gösterdi, "Eğer televizyonda, radyoda bu türkü okunsun, şiir okunsun, ses çıkartan olursa, bu yaşına bakmaz, satırı çeker, üstümüze hücum eder. Sonra da ağlar.” Tuhafıma gitti tabii. "Teyze, nasıl oluyor bu?" dedim. "Oğlum, herkesin bir Mihriban'ı var hayatında geçmiş, bu onları hatırlatıyor. Bunu sen kendin için yazmamışsın." dedi. Durum bu... Bu pasaj, Palto Aşk Kâğıda Yazılmıyorkitabından alıntıdır.
·
52 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.