" Dante gibi ortasındayız ömrün"
Daha çocukken ki o kaygısızlığımızla, okul kitaplarında okuduğumuz o şiirin şimdilerde aklımda en çok dolanan dizesi.
Oysaki ömrümün ortasında da değilim.
Ama zaman geçtikçe , yazarın dediği gibi insan her doğan günün bir dert olduğunu anlıyor.
Çocukluksa, çocukluk işte.
Başlı başına bir özlem.
Geçti mi bir kere geri kalan tüm ömür sızısıyla kalıyor.
Cahit Sıtkı Tarancı ölümün, yalnızlığın, geçen ömrün, saçlarımıza kar misali düşen akların, yaş aldıkça insanın vardığı farkındalıkların, geç kalmanın , telafisi olmayan zamanın acısını anlatıyor şiirlerinde.
Bazen insanca isteklerinde de bahsediyor.
Tek şikayetin ölümden olduğu bir memleket istiyor mesela.
Ya da nimet gibi bir sevgiliye aşkını anlatıyor.
Ama daha çok umarsızca geçen yıllarının pişmanlığını geri kalan tüm ömründe yaşayan bir adamın şiirlerini okuyoruz.
Bu şiirler bizi derin derin düşündüren bir melankoliye düşürüyor.
"İnsan öleceğini
bile bile
nasıl yaşar?
Ya çıldırır
ya da öleceğini
unutur"
Ya da şair olur...