“Orda;
o duvarda,
o duvarın dibinde
bizimkilerin bağlandı kolları.
O duvarı
bizim için yaptılar..
O duvar
darağaçlarının sabunlu ipi
gibi
parlıyor.
O duvar;
o duvarda keskinliği var
taze kanlı etleri parçalıyan
yosunlu, ıslak
dişlerin...
O duvar;
gözleri afyon dumanlı keşişlerin
bellerindeki kara kuşak gibi sarılmış
kürenin gırtlağına!..
O duvarın ilk temel taşı,
emperyalizmin ilk adımından geliyor.
O duvarın dibinde,
bizimkilerin
Eyfeller gibi kemikleri yükseliyor.
O duvarın bir ucu :
tahta sabanlı sarı Çin’de;
öbür ucu :
çelikleri elektrikli New York’un içinde.
Her bankada hisse senetleri var
onun.
O duvar
Lortlar kamarasında Lort Gürzon’un
noktaları imparator armalı bir nutku gibi
geçiyor.
Eyfel’in tepesinden avlarını seçiyor,
dayanarak Hindenburg’un altın çivili heykeline
topluyor Berlin sokaklarını eline.
O duvarın taşlarına sürterek dilini
kara gömlekli Musulini
bekliyor nöbet.
İtalya’nın çizmesi
yüzüyor kanda!!
O duvar
ikinci bir Balkan gibi yükseliyor Balkan’da!
Milyonerler
gömülüp orospuların etlerine
bir radyo-konser gibi dinliyorlar :
o duvarın dibinde verilen
kurşun sesleriyle yere serilen
idam emirlerini!..
O duvar,
o duvarın dibinde seferberlik var.
1914’ten daha büyük,
daha mel’un
bir seferberlik...
Karanlıklar
güneş altında nasıl kaçarsa bir deliğe,
koşuyor emperyalistler
bu seferberliğe :
Britanya dretnotlarının Cemiyeti Akvamı,
beyaz eldivenleri barut kokan diplomat,
çürümüş insan eti müstahsili
emperyalist Jeneral,
II’nci Enternasyonal;
zehirli çiçeklerini toplamak için
“din”in
toprağını gübreliyen, kazan,
eserlerini banknotlara yazan
filozof,
permanganatın âşıkı şair,
ölüm şuaı satan kimyager,
hepsi seferber,
seferber
o duvarın bayrağı altında..
O duvar.
O duvar, o duvar..
O duvarın dibinde
bizimkiler kurşunlanıyorlar!..”