Gönderi

Edebiyat denen şey, hayatı mümkün olduğu kadar gerçek kılmak için çaba sarf etmenin bir adıdır. Hepimizin bildiği gibi, farkında olmadan edimlerde bulunduğumuzda bile, hayatın doğrudan algılanabilen gerçekliği kesinlikle gerçekdışıdır: Tarlalar, şehirler, düşünceler kendi kendimizi hissedişimizden, bu karmaşık duyumdan doğan, tamamen kurgusal şeylerdir. Edebiyatını yapmadığımız takdirde, izlenimler başkalarına iletilebilme özelliğinden yoksundur. Çocuklar, hissettikleri gibi konuştukları için müthiş edebiyatçılar sayılırlar, hem ayrıca hissettikleri, başkalarının ne diyeceği hesaba katılarak hissedilenler cinsinden değildir... Bir keresinde bir çocuğun ağlamak üzere olduğunu anlatmak için yetişkinler, yani aptal insanlar gibi “Canım ağlamak istiyor,” yerine, “Canım gözyaşı istiyor,” dediğini duydum. (Eğer böyle bir tane bulup da yazabilse) ünlü bir şairde gayet dokunaklı bulacağımız kadar edebî olan bu cümle, dosdoğru gözkapaklarının altından fışkıran sıcacık yaşlardan doğmuştur ve gözkapakları yaşamakta olduğu sıvı ıstırabın bilincindedir. “Canım gözyaşı istiyor!” O küçücük çocuk, ne de güzel tarif etmişti kendi sarmalını.
Can YayınlarıKitabı okudu
··
14 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.