Bazı bilginler, fenayı Hinduizm ya da Budacılıktaki nirvana kavramıyla eşanlamlı
görmeye çalışmışlardır; fakat bu doğru değildir. Bu, acılarla dolu varoluş döngüsünden
[samsara] kurtulma deneyimi değildir; çünkü lslamda karma düşüncesi yoktur,
bireysel ruhun olduğuna inanılır. Fena, öncelikle ahlaki bir kavramdır: lnsan fena
olur ve Allah'm sıfatlarını kuşanır; sahih olmayan bir hadiste, tahallaku bi-ahlalıullah,
"Allah'm ahlakıyla ahlaklanın," yani sürekli zihinsel bir çabayla aşağılık niteliklerini
zin yerine Allah'ın Kuran'da Zatını tanımladığı övülesi niteliklerini koyun, denir.
Sonraki aşama, nefsin, Allah'ın ezeli ışığıyla çevrelendiği fena fi'ş-şuhud, Allah'tan
başkasını görmemesidir. Üçüncü ve sonuncu aşaına ise fena fi'l-vücud, varlıkta fani
olmaktır, bu durumda kişi 'vücud'da, 'Allah'm varlığı'nda daha doğrusu Allah'ı 'bulma'da
yok olur. Çünkü genellikle 'varlık' diye çevrilen vücııd sözcüğü aslında 'bulunma,
buluş' anlamına gelir; tasavvufi deneyimlerde yaşanan şey budur. Şu ünlü beyit,
zamanın içinde yaratılan varlığa işaret eder:
Sordum, günahım nedir, diye. Dedi ki:
Varlığın öyle bir gü.nah ki, kıyaslanamaz başka hiçbir günahla!