Şiir okumayı çok severim ve şiir okumayanlara acır, onlar için üzülürüm.
Çünkü şiir sözün kaymağıdır. Şiir okumayan insan kaymağın tadını da bilmiyor gibime gelir. Hele de Karacoğlan okumayanlar duygu yoğunluğu nedir bilmezler, kuşları, dağları, dereleri, çiçekleri, sevgiyi, sevgiliyi ve Türkçenin dil zenginliğini yeteri kadar tanımazlar zannederim.
Şiir okumanın hazzına tam varabilmek için ise, şiiri sesli okumalısınız.
Pek çok arkadaşıma, sevdiğime hediye olarak şiir okurum.
Okuduğum şiirlerden en çok haz alan, duygulanan, tekrar kendilerine şiir okumamı isteyenler genellikle kadınlardır ama sebebi her neyse, kendileri bana hiç şiir okumazlar.
Oysa en büyük hediyedir birinin bana şiir okuması.
Bu sadece benim arkadaşlarım yakınım olan kadınlar için değil, tüm kadınlar için geçerli.
Örneğin pek çok kadın yazarımız olmasına rağmen neredeyse hiç kadın şairimizin olmamasını neyle açıklayabiliriz?
Hani kadınlar arasında bir hayli popüler bir deyim vardır, “ben okuduğum kitapları kimseye göstermem, zira kitaplar yatak odası gibi mahremdir, duyguları ele verir” derler ya.
Kadınların şiir okumaması ve yazmamasının altında yatan asıl sebep şiirin duyguları açığa çıkarması mıdır?