HAYIR İVANOVİÇ, LÜTFEN DURUN!!
NEREYE GÖTÜRÜYORSUNUZ, GOLYADKİN’İ, DURUN LÜTFEN!!
Durmazlar efendim, durmazlar! Akıllarına ne gelirse onu yapar bu insanlar. Yalvarmak yakarmak boşuna.
Hadi buyurun dönemin korku gerilim tadında, İnsancıklar’dan sonra ‘’Hıh, o da bir şey mi daha iyisini yazarım, hatta bakın yazdım’’ deyip, gözlerini çevresine deviren Dostoyevski’nin şöhret basamaklarını ayaklarıyla çıkarken bir anda kafa üstü üçer beşer düştüğü eserdir.
Eleştirirler efendim, eleştirirler! Adamlar ne bilsin insanların içinde böylesi bilmem kaç bin çeşit insan barındırdığını, çekmece çekmece ayrıldığını.
İnsan ruhunun günümüz koşullarında bile çözüme ulaştırılamadığını düşünecek olursak, o dönemde bir kuyuya taş atmış olan yazarın taşı, suyu bile bulandırmaya yetmemiştir.
‘’Tanrı’ya şükür,’’dedi Bay Golyadkin alçak sesle,’’Tanrı’ya şükür bugünkü işlerimi aksatacak bir şey görünmüyor, ya bir aksilik olsaydı, yüzümde bir sivilce çıksaydı ya da başka bir terslik olsaydı; şimdilik her şey yolunda.’’ Sayfa-2
Güne nasıl da umut dolu başlamış adamımız. Ancak içine bir şeylerin doğduğu daha bu cümleden belli. Yolu doktoruna düştüğünde ‘’Düşmanlarım var ‘’ diyor, diyor da anlayan yok. Daha doğrusu düşmanı dışarıda arıyor o zaman insanlar. Bilinmiyor ki asıl düşman Golyadkin’in içinde. İÇİMİZDE :)
Çeşit çeşit maskeler o zamanlardan moda. Takıyorsun uygun olanı hooop dışarı seni istediğin gibi gösteriyor bu maskeler. Dikkat İSTEDİĞİN gibi; OLDUĞUN gibi DEĞİL.
Peki ya tıpatıp size benzeyen ve sizin aslında olmayı arzuladığınız ama asla olamayacağınızı bildiğiniz yüzünüzü takınmış biriyle karşılaşsanız. Hayır, bir maske değil, gerçek bir yüz. Bu sivilceden daha berbat bir şey olurdu değil mi? Oldu da. Bize de okurken kasvet perdelerini çektirdi, Allah’ım benim öteki yüzüm de ya gelip beni bulursa diye endişe çanlarını çaldık ve film!!!
İnsan ruhunun çekmece çekmece olduğunu Sadık Hidayet kitapları incelemelerimde yazmıştım. İşte kitaplar kitapları kovalarken yine geldik çekmecelere. (Benim de bu çekmece takıntım nereden geliyor, hangi çekmece açıldı, ama lütfen, aklınıza bir şey gelmesin efendim, iyiyim ben iyiyim :) )
Dostoyevski karşımıza Golyadkin’i çıkardığında, ve Golyadkin karşısında öteki yüzünü gördüğünde aklıma nasıl o açılmaması gereken çekmeceler gelmesin ki? Ruh dünyası içimizde açılacak, hiç açılmayacak, yanına dahi yaklaşılamayacaklar olarak kategorileşip çekmecelere yerleştirilirken, Golyadkin’in içindeki öteki insan TIK! diye açılıveren bir çekmeceden çıkıveriyor.
Açılır efendim açılır! Anahtarı sende değil ki yalnızca. Acımazlar gelir o kilite dokunuverirler. Sonra kapat kapatabilirsen.
Golyadkin açılan bu çekmeceyi kapatmaya çalıştıkça işler iyice sarpa sarar. Derdini anlatacak ama derdi ne, onu bir bilebilse. Şimdi biz az buçuk psikoloji bildiğimizi iddia ediyoruz ya aslında bildiğimiz bir şey yok. Ateş ve kusma ile seyreden bir rahatsızlık değil ki bu psikolojik sıkıntılar, teşhisimiz bir ilaçla hemen halledilsin de vücudumuz bağışıklık kazansın.
Oldukça iyi kurgu ama yine bitirelemeyen bir son. Hayır kalemin mi bitti, alacak para mı bulamadın be Dostocu’ğum!! Şimdi Golyadkin ne yapar sen yazmazsan, diyorum ve beynimden iki farklı ok çıkıyor:
•Zaten bu kadarını biliyorum diyor yazar. Teşhisi ben koydum. Ruh dünyası bulsun tedavisini, her şeyi yazardan beklemek de nereden çıkmış :)
•Devamını diğer kitaplarındaki karakterlerin üzerinden verecek, tek bir kitap yazmıyor ki bu adam, ayrıca sonları da hiç sevmiyor.
Teşekkürler Dostoyevski, döneminde ne dendi bilemem ama buralardan sevdik, beğendik bu farklı bakış açını.
AMA HAYIR İVANOVİÇ, DURUN HİÇBİR YERE GÖTÜREMEZSİNİZ ONU.
HAYIR İZİN VERMİYORUM BUNA!
BENİ BULURLARSA NE YAPARIM, ASLA BİR DAHA KAPATILAMAM O ÇEKMECELERE ANLAMIYOR MUSUNUZ HAYIR!!
Öteki, Golyadkin,
Çekmecelerinize sahip çıkınız efendim. Bu arada unutmadan bazı çekmecelerin anahtarları olmaz. Onlar ancak içerden açılabilir dikkat ediniz.
Üzerine de SPLIT izlemediyseniz izleyiniz.
Ruhunuzu beslemeyi sakın ola ihmal etmeyiniz.
Beyaz Geceler’de görüşmek üzere :)