Gönderi

392 syf.
·
Not rated
Roman Mau-Tempo ailesinin 3 kuşak süren hikayesi üzerinden Portekiz’ in Kraliyet, Cumhuriyet ve Salazar diktatörlüğü dönemindeki tarım işçilerini konu ediyor. Roman bazen Mau- Tempo’ ların ağzından, bazen Saramago’ nun ağzından bazen Mau-Tempo’ lardan biriyle beraber Saramago’ nun diyoloğu şeklinde devam ediyor. Yazarın işkenceden ölen birinin intihar ederek öldüğünü raporlayan doktora sorular sorması gibi anlatımların dışında kitapta herhangi bir karakterin de mikrofonu eline alıp anlatıcı konumuna geçtiğini görüyoruz. Erkeklerin, karın tokluğuna çalışmalarına rağmen yorgunluklarını, çalışmaktan dolayı vücutlarında oluşan hasarları hatta genelevde cinsel yolla bulaşan hastalıklardan dolayı övünmeleri ve bunun bir erkeklik göstergesi olarak kabul edilmesi, kadınların da erkeklerle aynı ağır şartlar altında çalıştırıldığı, bakkaldan veresiye istemenin bir kadının görevi olduğu ve hamileliğin son anına kadar çalışmak zorunda olmaları dönemin toplumsal yaşamının nasıl olduğu hakkında bilgiler veriyor. Patron- Devlet kalleş, işçiler kardeş. Komünizm korkusu mülk sahipleri ve devleti yöneten sınıfı haliyle korkuya sevk eder, makamlarını ve mülklerini kaybetmek istemeyen bu zümrenin insanları birbirlerine çok sıkı bağlıdır. Bir işçi hak mı aradı, işveren koşarak jandarmaya haber verir, işçi tutuklanır. Jandarma ödülsüz bırakılmamalı, 1 litre zeytinyağı veya bunun gibi hediyelerle uğurlanmalı. Tarım işçilerinin köle gibi çalıştırılması ne Kraliyet döneminde ne Cumhuriyet döneminde ne Salazar diktatörlüğünde pek değişmemiştir. Tabi bu dönemlerdeki komünizm korkusu tüm ülkelerdeki mevcut hükümetlerin işçiler üzerindeki baskılarını artırmakta. Kitapta bazı bölümler var ki Türkiye’ de yaşanan baskılarla hemen hemen aynı. Sorguya alınan işçilere Kraliyet Taburu tarafından sorulan sorular sanki sorgulama yapan bir türk polisi tarafından söylenmiş gibi. Halbuki hayatında fark yaratacak kadar zam da istemedi bu sorguya çekilen tarım işçileri. Zam istediğiniz için patronunuz sizi devletin kolluk güçlerine şikayet ediyor, gelip sizi alıyorlar ve devletin yüce makamları bu zahmete katlandıkları için yol parasını da sizden alıyorlar. İşçiler belki 3 kuruş zam aldı, ama gözaltına alınanlar bu zamları peşin olarak devlete gözaltına alındıkları için yol parası olarak ödüyor. Yeri gelir devlet de mülk sahiplerinden yardım ister. Mesela bir Pazar günü işverenin talimatıyla tüm tarım işçileri komünistlere karşı İspanyol milliyetçilerinin yapacağı bir gösteriye götürülmek için toplanır.  İşçilerinin karın tokluğuna yaşamalarını sağlayan yüce gönüllü işverenler tüm masrafları karşılar. Bu olay Antalya’ daki beş yıldızlı bir otel sahibinin 15 Temmuz olaylarında tüm erkek personelleri toplatıp otel servisleriyle meydana götürtmesini hatırlattı bana. Neyse ki biz Ne Kraliyet ne Cumhuriyet ne de Salazar diktatörlüğündeki Portekiz’ de yaşamıyoruz. Aynı zamanda da değiliz. Eğer aynı zamanda olsaydık yıkılan  Ali Sami Yen Stadı’ nın yerindeki inşaatta ölen işçiler için yapılan protestolar karşısında polis işçilere karşı inşaatı korurdu. Çoğu din adamı her dönemde mevcut düzeni savunur. Karakterlerimiz arasındaki rahip Agamedes de bunlardan birisidir ve yazarımız tarafından kitap boyunca hiç ihmal edilmemiştir. Tarzına alışkın olan okurlar bilir, spolier vermeyi de sever Saramago. Bu adam ölecek ama şimdi değil diye pat diye bir yazı çıkar karşınıza. Yazarın dediği gibi arazinin öyküsü bu, kentin değil. Saramago' nun Körlük ya da Ölüm Bir Varmış Bir Yokmuş romanları kadar akıcı değil. Tabi bu, romanın okunmaya değmeyen bir kitap olduğu anlamına gelmiyor. Biraz da kitapta ne aradığımıza bağlı. Çeviriyle ilgili biraz kuşkularım var. Elimdeki Jose Saramago’ nun çoğu kitabının çevirmeni hakkında İspanyol’ ca eğitim aldıkları yazılı. İspanyolca ve Portekizce bilmediğim için bilgi sahibi değilim. Sadece internet üzerinden biraz baktığımda İspanyolca ve Portekizce’ nin birbirine yakın diller olduğu konusunda genel bir kanı var. İki dil birbirne yakın olsalar bile farklı diller sonuçta. Acaba biz çevirinin çevirisini mi okuyoruz? Bu iki dil Türkçe ve Azerice gibi mi? Bu konuda bilgi sahibi arkadaşlar varsa belki bizi aydınlatır. Kedi severek kendini şirin göstermeye çalışan Kırmızı Kedi Yayınevi hakkında birkaç şey yazayım. Jose Saramago kitap kapaklarındaki adiliği tüm okurlar fark etmiştir. Sosyal medya hesaplarından fotoğraflarla durumu anlatmama rağmen lütfedip geri dönüş yapmadılar ta ki bu facebook üzerinden sayfa değerlendirmesine 1 yıldız verene kadar. Elçiye zeval olmaz. Nemli ortamlardan uzak tutun kitaplarınızı diyorlar :D Kırmızı Kedi' den Jose Saramago’ yu alın geriye ne kalır ki. Bu akşam rakı kadehini Joao Mau-Tempo' ya kaldırıyorum. Tüm emekçileri anıp rakımızı içelim, yarın yine kabuk değiştirerek devam eden sömürü sistemindeki yerimizi almamız gerekiyor.
Toprağın Uyanışı
Toprağın UyanışıJosé Saramago · Kırmızı Kedi Yayınevi · 2017429 okunma
··
47 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.