Esteban Trueba: “Çok geçmeden kır yaşantısını benimsedim. En yakın komşularım bile epey uzaktaydı gerçi, ne var ki ben insan içine karışmaya hevesli değildim. Yalnızlığımdan tat alıyordum, hem zaten bir dolu işim gücüm vardı. Zamanla yabanıllaşıp çıktım. Konuşmayı unutmaya başladım, söz dağarcığım gitgide küçüldü, çok da huysuzdum artık. Kimseye hoş görünmek zorunda olmadığım için kişiliğimin kötü yönü daha da kötüleşti. Her şeye kızıyordum. Çocukların ekmek çalmak için mutfağın çevresinde dönendiklerini görsem, avluda tavuklar şamata yapsa, mısır tarlalarını kırlangıçlar bassa tepem atıyordu. Huysuzluğum kendi canımı sıkar olunca, kendi kendimden rahatsız olmaya başladığımda, çıkıp ava gidiyordum.”