Gönderi

Mayıs 2018 Etkinliği : Hikaye 11
Yazar:
Esther. Sema
Esther. Sema
Hikaye Adı : Mor Kan Link: #29384336 Çocukken daha henüz minicikken bedeninde ilk kanayan yeri düşmesiyle dizleri olmuştu . Herkes gibi. İlk o zaman görmüştü kan rengini. Ama farklı olan bir şey vardı onda. Bu farkı aklı ermeye başladığı yaşlarda farketmişti. Televizyon izlediğinde oradaki insanların bir yeri kanadığı zaman kanları kırmızı akıyorken, onunki mor renkliydi. Garipsedi bunu. Aceba benimki mi yoksa onlarınki mi farklı diye düşünmüştü. Bunu Mina teyzesine sormuştu ilk önce. Teyzesi ise bu soru karşısında ilk önce ne diyeceğini bilememiş kekelemiş sonra ise " Selin senin gözünde bir görme kusurun var bunu daha önce sana hiç söylememiştik. Çünkü buna gerek duymamıştık. Artık zamanı geldiğine göre bilmen lazım. Küçükken anne ve babanın ölümündeki kazadan sonra senin gözlerin de zarar görmüştü. Doktorlar bazı renkleri karıştıracağını, bunun kalıcı bir hasar olduğunu söylediler bize. Ondan dolayı televizyondaki kanı kırmızı görüyorsun." demişti. Buna inanmıştı haliyle. O günden sonra ise Selin psikolojik sorun yaşar korkusu ile çünkü renkler karışık olacaktı, kendi seçtikleri programları izletmeye başladılar. Bu şekilde tam 16 yaşına kadar geldi. O yaşa kadar okul ve arkadaş kavramları da onun için uzaktı. Çünkü o camdan bir odada yaşıyordu. Bu odanın dışına çıkması da teyzesi ve eniştesi ile mümkün oluyordu. Evin içi ve bahçede dolaşmasına izin vardı sadece. Neden uzaklaşmadığını, bahçe duvarlarının ardındaki dünyayı hep merak edip sorardı teyzesine. Verilen cevap ise hep aynıydı." Bak Selinciğim senin bünyen çok zayıf bu doğduğun günden beri olan bir şey. Ailen de taşınmasaydı evden çıkartmayacaktı seni biliyorsun ki taşınırken kaza yaptınız. Doktorlar önceden bunu yasaklayıp dikkat etmeleri konusunda aileni uyarmıştı. " Selin, anne ve babasının resmine bakardı sürekli. Hayaller kurardı. Onları kazada kaybettiğinde 2 yaşındaydı. Dolayısıyla hiç bir şey hatırlamıyordu. Hayalleri vardı sadece. Dışarıdaki dünya ile ilgili de hep hayaller kurmuştu. 16. Yaş günü geldiği zaman mumları üflediğinde, her yaş gününde dilediği gibi iyileşip dışarı çıkmaktı tek dileği. Bu yaş gününde teyzesi ona bir sürpriz yaptı ve PİYANO satın aldılar. Çok mutlu olmuştu. Piyanonun başına geçmişti koşarak, çalamamıştı tabii ki. Piyano için bir öğretmen gelecekti. Bunu duyduğu zaman mutluluktan uçacaktı sanki. Hayatında ilk defa evdeki çalışanlar, teyzesi ve eniştesi dışında biri ile tanışacaktı. Ve o gün geldi. Serkan öğretmen 30 yaşındaydı. Güler yüzlüydü. Çabucak ısınmıştı ona. Abi kardeş gibi olmuşlardı. Bir sene boyunca piyanoyu iyice öğrenmiş geliştirmişti. Her fırsatta abisine dışarısını sorardı. Anlattırırdı. Abisi kaçamak cevaplar da verse anlatırdı. Bir gün dayanamadı Serkan öğretmen sinirlenmişti. Bana bir daha dışarıyı sorma demişti. Neden böyle tepki verdiğini anlayamamıştı Selin. 17 yaşından bir gün önce eniştesi ve Serkan öğretmen konuşurken kulak misafiri oldu. Serkan öğretmen Selin’e artık gerçekleri anlatın diyordu. Tartıştılar çok net duyamadı başta ama sonra duydu her şeyi ve öyle bir şey vardı ki o her şeyi açıklıyordu. Eniştesi şöyle demişti:” Serkan biliyorsun ki biz bilimsel bir deney üzerinde çalışıyoruz. Çok yol katettik. Selin bizim yaşam kaynağımız. Onun kanı ile biz yıllardır yaşıyoruz.” Selin duydukları karşısında donakalmıştı. Nasıl tepki vereceğini bilememişti. Ne yani o haftada bir kere alınan kan hastalığı için değil miydi? Daha bir çok soru ile kafası karışmıştı. Ne yapacağını bilemiyordu? Düşündü ... Düşündü... Yarın doğum günüydü. Öncesinde eniştesinin çalışma odasına girip bir şeyler bulup bulamayacağına bakacak, sonra da pastayı her yıl getiren kamyonete binip kaçacaktı. Bunu düşünerek uyumuştu. Sabah kahvaltıdan sonra bahçede dolanma izni almıştı. O arada eniştesi ve teyzesi ona hediye almaya çıkmıştı. O da sessizce çalışanlara görünmeden odaya sızmıştı. Dolap ve çekmeceleri karıştırmıştı. Mor bir dosya gözüne çarpmış ve hemen onu karıştırmaya başlamıştı. Karşısındaydı her şey... Tüm belgeler... Çocuk esirgeme kurumundan alındığı tarih... 2 yaşında iken tam da doğum tarihi olan 2 Mayıs 2003... Sonra ise diğer bilimsel belgeler. İlaç isimleri... Sonuç olumlu. Odaya Melek girdi. Melek evin temizliğinden sorumluydu. Göz göze geldiler. “ Burada ne işin var? Dur dur! Demek öğrendin” dedi ve devam etti:” Onlar sana kendi ürettikleri çeşitli ilaçları enjekte ederek ve gizlice sana vererek senin kanından ürettikleri antikor ile kendi ölümcül virüslerini yok etmeyi başardı. Bunları sana hızlıca sen sormadan anlatma sebebim senin için yıllardır üzülüyor oluşum ve senin için acı çekiyor olmam. Hadi hazırlan sana yardım edeyim ve kaç git buradan!” Her şey çok ani olmuştu. Koştular... Koşarken devam etti” Hani o senin çok sevdiğin özel bitki karışımı sandığın ÇAY var ya, işte onunla her gün ilaç verdiler sana.!” Şimdi her şey netleşmişti. Ama bunları tam oturtamıyordu. Düşünmeye fırsatı olmamıştı çünkü. Gizli bahçe kapısına geldiler. Daha önce bu kapıyı hiç görmemişti. Melek dışarı çıkıp koşmasını istemişti. O da düşünmeden koştu önüne bakmadan... Arkasına bakmadan... Bir süre koştuktan sonra kendini bir uçurumda bulmuştu. Uçurumdan aşağısı denizdi. Etrafı ise orman ile çevriliydi. Bulunduğu yerin çaprazında ise RIHTIM bulunuyordu. Ve olanları tam burada düşündü gözleri kapalı şekilde. Kan rengini, teyzesini, eniştesini, öğretmeni, ailesini, hayallerini... Neler gerçek neler yalan bilmiyordu. Ne yapacaktı? Göz yaşlarına hakim olamadı. Atlamayı düşündü uçurumdan. Her şey böyle karışırken ve dünyaya dair bir fikri yokken yaşamasının bir anlamı var mıydı? O anda ayak sesi duydu. Biri geliyordu. Arkasına baktı. Serkan öğretmendi bu. “ Korkma. Sana yardım edeceğim bana güvenebilirsin.” Dedi. Seline sarıldı. “ Artık ben varım abin var birlikte çok uzağa gideceğiz. Hayat şimdi başlıyor senin için...”
··
23 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.