Mustafa Kutlu okumayalı uzun zaman olmuş. Nihan Kaya imza gününde birisi ona Mustafa Kutlu'dan bahsetti hangi kitabından bilmiyorum artık o da ben Mavi Kuş'u biliyorum dedi. Ordan düştü aklıma yeniden. Birkaç gün sonra okulun kütüphanesine şöyle bir göz atayım dedim pek de ilgimi çekmeyen kitaplar arasında bir baktım Mavi Kuş, aldım hemen. Bir kütüphaneden kitap almayalı da yıllar olmuştur. Bütün bunlar olurken kitap hakkında hiçbir şey bilmiyorum. Dün sabah Giresun için yola koyulurken kitabı çantama attım ve yolda okumaya başladım. Meğer mavi kuş bir otobüs imiş. Üzerinde beyaz bir kuş resmi olan mavi renkli bir otobüs. Şebinkarahisara gidiyorum, Kenanlara, otobüsün şoförü Deli Kenan. Yolculardan Beşir ağa dedelerinin hikayesini anlatıyor 'Eskiden. Bunlar ta giresuna kadar gider,oradan mal yükler Diyarbakır 'a ..'diye devam ediyor. Diyarbakır yıllarıma gidiyorum Giresun yolunda. Giresun yolculuğu bitiyor Şebinkarahisar yolculuğu başlıyor. Döne döne bir tırmanıyoruz bir iniyor bir çıkıyoruz halim harap ve artık kitabı okumayı bırakıyorum. Şimdi son yüz sayfayı okurken diyorum ki belki bu kadar hikaye barındırmıyor içinde( Neşe ve Murat öğretmen, Arkeolog Gül ve mühendis Kemal, Doktor Yahya, hasta kadın ve kocası, John ve Elizabeth, Avcı Bilal ve köpeği, Muavin Seyfi, kaçak yolcu çocuk Erol, Kuyumcu Nazım, esansçı ve köylü adam ve hikayeleri) ve belki o minibüs bir mavi kuş değil ama benim için mavi kuş yolculuğu kadar meşakkatli ve unutulmaz bir yolculuktu. Her yolculuk bir hikaye barındırıyor,bir şekilde bir iz bırakıyor o an farkında olmasakta; yolun sonunda kitapta olduğu gibi 'Stop' diyerek bir film setinde olduğumuzu bize gösteren Kutlu'ya selam verip yolculuk filmimizi başa sarmalıyız belki de. Aynalar, sırlar, hakikatler,hikayeler derken meçhule adım attıran o soru 'Ne yaptık biz?'